Dünya Tiyatro Günü’nü hatırlamak!

26 Mart 2022 Cumartesi

Ahmet Muhip Dıranas, kanımca bu topraklarda yazılan en kıymetli şiirlerden biri olan “Olvido”yu, “Ey unutuş, kurtar bu gamlardan beni...” diyerek bitirir. Unutmayı istemek bir tercihtir. Kimi zaman omzundaki yükten sıyrılmak, gündelik yaşamın acıtıcı yanından kurtulmak, kalp ıstırabından kaçmak, bütün çıplaklığıyla sırıtan gerçeklikten arınmak, nefesini açar insanın. Ancak hayat, dayattıklarıyla çoğunlukla bu geçici arzuya itiraz eder. Eğer sağlığımız yerindeyse unutuş sadece belli anlarda yıkanabileceğimiz imkân denizidir. Üstelik yaşadığımız coğrafyada bin yıllardır sürekli sürgünler, öldürümler, savaşlar, acılar yaşanıyor, hatta katmerleniyor. Böyle bir çağda bellek yitimi insanlığın iflasına denk olur sanırım. 

*

Bu topraklarda bir de kendi hayatımızın sıradan akışı içinde ülke tarihinin dayattığı çok katmanlı gerçeklikler var. Her sabah uyanır uyanmaz bizi teslim almaya çalışan boğucu atmosfere rağmen gülümsemeye çalışıyoruz. Yakın tarihi çözümlemeye çalışmanın, hesaplaşmanın tedirginliği var üzerimizde. Bu nedenle öyle kolay üstümüzden atabileceğimiz bir örtü değil geçmişimiz. Hayatlarımızı esir alsa da örselese de sanat alanında uçsuz bucaksız imkânlar sunuyor bize. Kolektif ve hatta seçici bir unutkanlık karşısında yazmak, resim yapmak, tiyatro üretiminde bulunmak, süreç içinde dirence, yeri geldiğinde de belgelemeye dönüşüyor. Günbegün yoksulluğun sıradanlaştığı bir ülkede, tarihin akıl almaz hızına boyun eğerek nefes almaya çalışıyoruz. Sürekli olarak her sözün büyük harfle konuşulduğu bir iklimde yaşamak adına pedal çeviriyoruz. Öte yandan yaşadığımız coğrafyayı olgunlaştırmakla, iyileştirmekle yükümlüyüz. Daha adaletli bir dünya, daha gelişkin bir ülke, daha duyarlı bir toplum, daha sağlıklı bir çevre ve hayat adına haykırışlarımızın eksik bırakılmaya çalışıldığı bir sistemde yol almaya çabalıyoruz. Her şeye rağmen sanat üreticileri, emekçileri olarak bitmeyen salgın koşullarının sancısını çekiyoruz.

*

Özel tiyatrolarda provalar ve seyirciyle buluşmalar başlamış gibi görünse de eski müzminleşmiş sorunların üstüne uzun süren işsizlik ve parasızlık eklendi. Ödenekli tiyatrolar sanat adına kendi olanaklarını kullanarak az kişilik oyunlarla izleyici karşısına çıkmak zorunda kaldı. Ama yönetişimsel sorunlar bitmediği için doyurucu bir sezon açılışı mümkün olamadı. 

*

Öte yandan Mersin Şehir Tiyatrosu, Gaziantep Şehir Tiyatrosu ve İzmir Şehir Tiyatrosu kuruldu. Önümüzdeki dönemde büyük bir ihtiyaç olan şehir tiyatrolarının kurulması ve canlandırılması için güçlü bir ateş yakıldı. Hiç şüphesiz tiyatro insana dair en büyük yatırım. Kültürün bir toplumun inşası olduğu göz önüne alınırsa bize düşünce ve ruh zenginliği biçiminde geri döneceği mutlak! Ancak şehir tiyatrolarının bugüne kadar hiç yasası olmadı. Tiyatrocular büyük bürokratik engellerle boğuşurken bir yandan da sanatını icra etmeye çalışıyor. Yaşananlar bir kere daha bize geniş kapsamlı bir “Türkiye Tiyatro Yasası”nın gerekliliğini ve zorunluluğunu acı acı hatırlatıyor.

*

27 Mart Dünya Tiyatro Günü, bize kamu tiyatroları ile özel tiyatrolar arasında birleşik bir hat kurmanın elzem olduğunu hatırlatıp dayanışma sözcüğünün içinin doldurulması gerektiğini göstermeli. Önümüzdeki yıl yerel yönetimlerin tiyatro sanatına daha ciddi destekler verdiği, estetik daralmanın rafa kaldırıldığı bir dönemin başlangıcı olsun. Adaletin olmadığı, şiddetin kol gezdiği bir coğrafyada tiyatronun kitleselleştirilmesinin bir devlet politikası olacağı günlerin özlemini duyuyoruz. Romantik bir şekilde ülke adına, tiyatro için yaygınlaşmayı bekleyen faniler olarak, sansür ve otosansür sözcüklerinin boşa çıkarıldığı, işaretlenmiş sanatçılar için ifade verme kapılarının yerine yeni salon kapılarının açıldığı, tiyatro adına sağlam bir yasal zeminle oyuncuların desteklendiği bir dönemin gelmesini bekliyoruz artık. Zor ama imkânsız değil. 

Yazar ve tiyatro eleştirmeni Seçkin Selvi, kaleme aldığı 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi’nde, “Tiyatro insanlığın dünyaya açılan gözüdür” diyor. İşte o göz aynı zamanda bizlerin belleği oluyor. Unutuşa asla izin vermeyen...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları