Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

15.03.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Dün, ülkemizde yine bayram havasına, duygu ve düşüncesine ulaşamamış bir “14 Mart Tıp Bayramı” daha, sağlık alanında basına yansıyan yenidoğan skandalı, stent pazarlığı, gereksiz yoğun bakım yatışları gibi haberlerin ortasında, “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında uygulanan politikalar nedeniyle piyasacılığın esiri kördüğüm halinde bir sağlık sisteminin gölgesinde geçti. İstanbul Tabip Odası, Taksim’in göbeğinde demir parmaklıklar arasına sığıştırılarak bir basın açıklaması yaptı. O manzara bile hekimlerin seslerini kör gözlere sağır kulaklara duyurmak için yaptığı fedakârlığın trajik haliydi. Bir grup hekim yalnızca kendi özlük hakları için değil, hasta hakları için de seslerini duyurmaya çalışıyor, önlerinde barikat... Sonrası mı? Derin boşluk.

***

Hepimizin bildiği, yaşadığı gibi hekimlik kof bakışlarla değil insan sıcaklığıyla bütünleşirse değer kazanır. Hastanelerin soğuk, mavi, kirli odalarını içten bir gülümseme tozpembeye çevirebilir. Samimi bir bakış, dokunuş, ağızdan dökülen yumuşacık sözcükler hastanın duyduğu kaygıyı dindirir. Aynı bedenindeki acıyı, sancıyı dindirdiği gibi. Bu nedenle hekimlik yalnızca vücudu bilme, tartma, aksaklıkları görme, teşhis koyma, tedavi etme birikimi değil, aynı zamanda çok karmaşık olarak nitelendirebileceğimiz insanı anlama sanatıdır. Böyle bir atmosferden insanı çekip çıkarmak yine hekimliğin görevidir. Bu deneyimi bir de kendi düşünsel dünyasıyla katmerliyorsa, aklını anlamayla ve öğrenmeyle donatıyorsa uğraşının doruk noktasındadır. O yüzden yıllardır hekimliği, “en devrimci meslek” olarak adlandırır dururum.

***

Çünkü hekim duyarlılığı Cenap Şahabettin’in olağanüstü eseri “Elhanı Şita”da karı imleyen dizelerinde gizlidir: “Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş”

Anton Çehov’un “Vanya Dayı”sında umudun kutsandığı yerdedir: “Yaşayacağız Vanya Dayı, yaşayacağız. Çok uzun günler ve yorucu akşamlar geçireceğiz/ alınyazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız.”

Aynı zamanda küçük bir çocukken doktorum olan Orhan Asena’nın “Tanrılar ve İnsanlar” oyunundaki, “Öyleyse ben ölülerinize mezar, dirilerinize yuva vaat ediyorum” sözleriyle yaşam ve ölümün çatışmasıdır.

Ceyhun Atuf Kansu’nun “Kızamuk Ağıdı”ndaki bir günde 23 çocuğun ölmesine başkaldırıdır: “Ben perişan, utanmış, bu köyün üstünde,

Kahrolurken, siz beyciğim neredeydiniz?”

Bulgakov’un “Köpek Kalbinde”ki, “Bilin ki korkunç olan, artık onda köpek değil insan kalbi olmasıdır” söylemi sistemdeki köpekleşmiş insan, insanlaşmış köpeklerin ironisidir.

Ercan Kesal’ın “Peri Gazoz”unda “Bu gazoz bir harika dostum! Taşranın sıcak kurağı ve serin kasvetiyle birlikte acayip iyi gidiyor” deyişiyle kurak yalnızlığıdır.

Esin Şenol’un “Ay Işığında Yıkanan Kadınlar”ındaki “Şimdi yaşananlar her şeyin sonu muydu, yoksa ortası mı, başı mıydı? Beyni zonklamaya başladı.” satırlarıyla kadınları yüzleşmeye davet eden isyanıdır.

Altay Öktem’in “Sokaklar Tekin Değil”deki, “yüzüme sevgi dolu/ bakarken/ canımı acıtıyorsun” seslenişindeki çocuksu ironidir.

Meral Saklıyan’ın, “Uzağa Gidemem”de, “Sabah erkenden yola koyuldum. Yapılacak şey belliydi. Spor ayakkabılarımı giyip arka sokaklara seğirttim” dediği hayatın akışının tersine yürüyen kadınıdır.

***

Bugün, ne acı ki insanı yaşatmak üstüne çaba gösteren bir mesleğin insanları hedef gösteriliyor. Doktorlar eli yüreklerinde, şiddetsiz bir sağlık düzeni talep ediyor. Çalışma koşullarının iyileştirilmesinden kendi sağlıklarına, güvenceli ve insanca ücret talebinden hastaya yeterli zaman ayırmaya, acil servis sorunlarının çözülmesinden atama ve yükselmelerde liyakatin öne alınmasına, tıp ve uzmanlık eğitimindeki sıkıntıların azaltılmasından bilimselliği temel alan bir sağlık sistemine geçişi haykırıyor. Türk Tabipleri Birliği de merkez konseyi başkanı Alpay Azap öncülüğünde, “Sağlık hizmetinin metalaştırılarak alınıp satılan bir mala dönüştürülmesine, hastaya müşteri denmesine ve sağlık bütçesinin özel sermayeye akıtılmasına, sağlık kurumlarının şirketleşmesine, halkın sağlığının paraya tahvil edilmesine” karşı yeni bir sağlık sisteminin ısrarla mümkün olabileceğini savunuyor.

***

Bir başka doktor şair Behçet Aysan’ın dizeleriyle söylersem: “Bir gün başka bir nar ağacının dibinde yine/ bir başka çocuklar/ Türkiye’yi konuşacaklar.”

Biz o günü bekliyoruz.

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025