Dün komik olaylar yaşandı. Biliyorsunuz İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi CHP İstanbul İl Yönetimi’ni görevden almış kayyum atamış ve kongre sürecini de durdurmuştu.
Yani, siyasi partilerden sorumlu bir seçim mahkemesi gibi davranmıştı. CHP’yi işlemez çalışamaz duruma getirmek ve gerektiğinde parçalamak için iktidar işbirlikçileri ellerinde dilekçe dolaştıkları mahkemelerden görevsizlik yanıtı aldıktan sonra kendilerine işaret edilen 45. mahkemeye gitmişlerdi.
İstedikleri kararı aldırdılar.
YETKİ GASBI
Mahkeme yetkisini ve kendisine verilen görevi aşmış, Yüksek Seçim Kurulu gibi davranmıştı. Bu yetki gaspını YSK kendisine yapılan başvuruyu değerlendirerek kongre sürecini durdurma kararını tam kanunsuzluk sayarak iptal etmiş ve kongre sürecinin devamına karar vermişti.
İktidarın “tarafsız ve bağımsız yargısı”nın 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, elinde Yüksek Seçim Kurulu’nun CHP kongresi sürecine tedbir konmasının ve engellenmesinin tam hukuksuzluk olduğu gerekçesiyle iptal etmesi kararına bakıp bakıp duruyorken, adamlarını göndererek kongreyi durdurmaya kalkıştı. YSK yeniden kararını yenilemek zorunda kaldı.
Hiçbir yargı mensubu bu duruma düşmemeli. Fakat Özgür Özel’in bu mahkemenin AKP ile doğrudan bağlantısı üzerine yaptığı açıklamayı düşününce, durumu normal görmeliyiz.
ANAYASA MAHKEMESİ’Nİ TANIMIYORUM DA!
Alt bir mahkemenin, kendi işi dışında seçim hukukuna karışması ve konunun tek yetkilisi YSK’ye ve yargı hiyerarşisine meydan okuması, AKP yargısında yeni değil.
İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay davasında da daha fecisini yaşamıştık.
Çeşitli yargılamalardan sonra dava Anayasa Mahkemesi’ne taşınmış ve mahkeme hak ihlali kararıyla Atalay’ın milletvekili olarak Meclis’te göreve başlamasının yolunu açmıştı.
Mahkûmiyet kararı veren mahkeme, bu talimatı tanımamış, AYM’yi yetkisiz ilan etmiş ve dava Yargıtay’ın 13. dairesine gönderilmişti. Burası da AYM’nin kararını iptal etme hukuksuzluk cesaretini göstermiş, cezayı onamış ve Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında da soruşturma açılması kararını vermişti. Bu komik kararı kim uygulayacaktı ki?
Ama Can Atalay içeride hâlâ.
Kanunsuz, hukuksuz, yetkisiz...
Yasaların uygulanamadığı bir adeta kara ve keyfi düzen.
HUKUK DEVLETİYİZZZ!
Ama tüm bunlara rağmen adalet bakanının sürekli yenilediği şu sözleri hiç unutmayın: Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir, yargı bağımsız ve tarafsızdır.
Aklınıza, beğenilmeyen kararlar veren mahkemelerin dağıtıldığı, yargıçların sağa sola üstelik rütbeleri indirilerek atandığı sayısız olay da geliyor değil mi?
Bütün bunlara rağmen, çok şükür bağımsız ve tarafsız hukuk devletinde yaşıyoruz.
Her gün gazeteciler adliye koridorlarında süründürülürken...
Çok şükür, hâlâ bağımsız ve tarafsız bir hukuk sistemimiz ve yargımız var.
İPTALCİLERİN HATASI
Seçilen yönetimi reddederek kongre iptalleri için başvuran 12 kadar CHP eski delegesinin yaptığı bir hata var: Rüşvet verildi delegelerin iradesi zedelendi, iddiasıyla, kongrenin iptalini ve partinin eski yönetime devrini istemeleri. İlk iddia bir ceza davası konusu olabilir. Zaten bir açılmış dava var. Bu iddia ne kadar doğru, acaba böyle bir iddia ile kongre tüm sonuçlarıyla iptal edilebilir mi, hukuki olur mu, yasalar bu konuda ne diyor, (bu konuda yazdığım birkaç yazıya da komik tepki göstermişlerdi!) hiç düşünme ihtiyacı hissetmediler.
AKP iktidarına güvendiler.
HUKUKSUZLUK ÇUKURU
Nasılsa yeni yönetimden yaka silkiyorlar, biz böyle bir talepte bulunursak mahkemeler de hemen kongreyi yok sayma kararı verir ve partiyi devralırız, sonra da Saray’a teşekkürlerimizi bildiririz...
Bundan o kadar emindiler ki görüştüğüm yetkililerin neredeyse hemen hepsi ilk celsede böyle bir sonuç bekliyorlardı.
Fakat işin içine seçim yasası... Kongrelerde böyle durumlarda ne yapılır, bunun sandıktan çıkan oylara etkisi olur mu vb. gibi ayrıntılı hukuk maddeleri gündeme girince, derin hayal kırıklığı yaşadılar.
Yani iptalciler, AKP yargısının bile ötesinde bir hukuksuzluk çukuruna düştüler.