Siyasetin yönetiminde kolektif cinayet

19 Şubat 2023 Pazar

Saptama 1): İnsan kurt gibidir, öncelikle kendi yararını düşünür. Evet önce buradan, en aşağıdan başlayalım: Yükleniciler ve kurdukları ekipler, fasa fisodan denetimler ve yerel ve merkezi yönetimlerle işbirliği halinde, depremin yıkmayacağı, insanların kitlesel halde ölmeyeceği evler inşa etmiyorlar. Edemiyorlar değil, etmiyorlar. Burada ana motif yapılan işten en yüksek kâr sağlamak. En ucuza nasıl yaparım da kasada daha fazla para kalır?

Deprem mi? Oooo bilinmez gelecekte o... Ne zaman olacağını deprembilimciler bile bilmiyor. Biz işimize bakalım.

Yasalar, mevzuatlar kâğıt üzerinde. Bunlar var ama bir yandan da en berbat binaların yapılması için de kapılar açık bırakılıyor. Mesela yetkin mühendislik yok. 4 yıl eğitimle diploma cebinde. En az 2 yıl staj yok. Bunun sonucunda sıkı bir sınav yok. 120 kadar, kimisinde yetenekli hocaların bile bulunmadığı fakültelerden mezun et, ver diplomayı sal çayıra.

Saptama 2) Denetim? Kontrol? Sorumluluk? Laf olsun diye. Patron nasıl istiyorsa öyle. İki yıl önceye kadar patron yasal denetimi kendi şirketindeki elemanlara yaptırıyordu. Veya bir denetim şirketi kuruyordu.

Her zamanki gibi yüklenici, yani işi yaptıran parayı koyan patronlardan birileri, felaket olunca tutuklanır, birkaçı ceza alır, sonra çıkar işine devam eder. Peki denetimciler, mühendisler, belediyelerden oluru verenler imzası olanlar? Hiç onları mahkeme salonlarında görür müyüz? Patron hepsini parasıyla güder. Mühendis yetkin değilse ya görmez ya boyun eğer, denetimci de öyle.

Yasal mevzuata uygunluklar, patronun çıkarlarına çarpar. Sistem mühendisi de mimarı da denetçiyi de bağımsız ve özgür kılmaz. Patrona hayır bu böyle olmayacak, yasalara uyun şöyle olacak demez. Kimse çakıllı dere veya deniz kumlarının kullanılmasına itiraz etmez. Kolonların üretilmesinin tekniğine bilimine uygunluğuna dikkat etmez. Demir bağlantılarını düzgün ve tekniğine uygun yapacak sertifikalı ustabaşları yoktur. Mühendisi ve denetçisi bina üretiminin can alıcı noktalarında yoktur veya umursamaz. Hepsi parasını alır cebine koyar, bir depremde de on binler ölür.

Bu tıpkı bugün ülkenin yönetildiği, bir denge denetim kontrol sisteminin olmadığı tek adam rejimine benzer. Yıkılan evlerin büyük çoğunluğunda, belki de yüzde 99’u yüz binlerce küçük yerel yüklenici ve kullandığı on binlerce mühendis ve denetçinin imzası vardır. Alınlarında da felakette ölen on binlerin kanı. Bu aşağılık kurulu sistem, kitlesel cinayetler üretir.

Saptama 3) Vatandaş sorumsuzluğu. Yurttaş kaçak ev yapar. Projesi kâğıt üzerinde kendi kafasındadır. Ucuz olsun ister. Yasallık yoktur. Yapar, af beklentisine ulaşır. İstanbul’un yüzde 60’dan fazlası yasadışı konutlardan oluşur. Ev yapan yaptıran yurttaş da cebini düşünür, ucuz olsun ister. Sonuçlarından da kısmen sorumludur. Ama sistemin en büyük kurbanı da kendisi olacaktır.

Saptama 4) Belediye sorumsuzluğu. Belediyeler bunu bilmez mi, bilir. Rüşvetini alır, bu mekanizmanın yüzde 60 konutlarda ne muazzam yasadışı kazançlar ürettiğini hesap edin. Bu da yetmez, vatandaş evinde yasadışı tadilat yapar, bunun da rüşvetini öder.

Saptama 4) Siyasal sorumlular: Bu sistemin en tepesinde iktidarda oturanlar vardır. Hepsi aşağıda sistemin nasıl çalıştığını bilir ama müdahale etmez.

Tam tersine, kitlesel yıkım ve yokoluşlara daha iyi zemin hazırlar. Yurttaşın yasadışılığını affeder, durmadan imar barışı çıkarır, hem yurttaşın parasını alır hem de oyunu. Yurttaş yasal bir eve (adeta mezarına) kavuşmanın sevinci içindedir.

İktidarın ülke güvenliği, insan güvenliği, sağlıklı ve mutlu yaşam için gerekli olan hiçbir önlem almaz. 20 yıl depremi bekleyen bir iktidar. Bu en önemli konu yarına.

Kolektif bir katliam var ortada. En büyük payı iktidarın...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları