Süper Lig’de yeni sezon başladı. Transfer dönemi sürüyor. Kulüpler transfer ekonomisinin gelir üreten değil, gider yaratan tarafında kendilerini konumlandıran bir politika izliyor. Böyle olunca da kulüp bilançosu bir süre sonra açık vermeye; gelirler giderleri karşılayamamaya başlıyor. Bunun kaçınılmaz sonucu borçlanmak oluyor. Bu nedenle Süper Lig’de transfer ekonomisi borca dayalı bir büyüme modeliyle hareket ediyor. Ne var ki bu durum sürdürülebilir olmadığından kulüplerin mali yapıları zamanla bozuluyor ve bir süre sonra borç batağına saplanmalarına neden oluyor. Artan borçlanma ise kulüplerin önemli miktarda finansman giderine katlanmalarını beraberinde getiriyor. Artan borçluluk ve yükselen finansal giderler, süreç içinde kulüplerin zararlarını artırıp sportif rekabet yeteneklerini olumsuz etkilemeye başlıyor. Onların mali yapılarını dış şoklara dayanıksız, krizlere korunaksız ve sürdürülemez bir yapıya dönüştürüyor.
Sürekli borçlanarak sportif başarıya ulaşmak sürdürülebilir olmadığı için de kulüpler sadece Süper Lig’de rekabet edebilmek için bu maliyetli kadrolara katlanmak durumunda kalıyor. İçeride rekabet kalitesinin düşmesi, bir süre sonra Süper Lig’in oyun kalitesini aşağıya çekiyor. Süper Lig’de düşük yoğunluklu rekabete alışmış olan kulüpler, Avrupalı rakipleriyle karşılaştıklarında bunun yıkıcı etkisini elenerek yaşıyor.
Bunların nedeni şunlar:
- Kulüplerin kurumsal yönetim egemen bir modelinin olmaması.
- Kulüp denetimlerinin sıkı ve yeterince yapılmaması, federasyonun buna sessiz kalması.
- Rekabetçi dengenin bozularak, büyükler ve İstanbul takımları lehine haksız rekabete dönüşmesi.
- Altyapıya gereken önemin verilmemesi ve sürekli borca dayalı ithalatçı bir stratejiyle transfer politikalarına devam edilmesi.
- Türk futbolunun, yapısal sorunlarını çözebilecek yeterlilikte yönetim kadrolarına sahip olmaması.
- Yetersiz kulüp yapılarının siyasetin güdümünde popülist uygulamalarına devam diyor olmaları.
- Futbol üst yapısında yer alan yönetsel anlayışın, kulüp bekâsından çok kendi bekâlarının doğrultusunda kulüpleri yönetmesi.
- Geleceği planlamak yerine günü kurtarmaya yönelik popülist uygulamaların genel politikaya dönmesi.
Tüm bunlar sahada ve saha dışında ekonomik açıdan başarılı olabilmemiz için kökten değişikliklere gitmemizi tarihi bir zorunluluk olarak önümüze koyuyor.