27 Eylül seçimlerinde Sosyal Demokrat Parti (SPD) Federal Almanya tarihindeki en zayıf sonucu aldı. Bunun nedeni, kanımca, Sosyal Demokrat Parti SPD’nin, Almanya’nın birleşmesinden sonraki son yirmi yıllık süreçte, özellikle Schröder döneminde ve sonrasında ‘erselik’ bir parti niteliğine dönüşmesinde, yani ‘iğdiş’ edilmesinde yatıyor. Bu süreçte SPD gittikçe Hıristiyan Demokrat Parti’ye (CDU), giderek daha da fazla neoliberal bir partiye benzemiştir. Sosyal demokrat niteliğini yitirmiştir. Bu kayma, sosyal demokrasinin özünde gizlidir. Güncel yönetime göre az ya da çok ortaya çıkar. Bu özün ortaya çıkarılmadan uyutulması kolay değildir, ama olanaklıdır. Önkoşulu muhalefette kalmaktır.
146 yıllık bir tarihe sahip olan SPD, Marksizmin doğurduğu siyasi hareketlerden biridir. Sosyal demokrasi, tıpkı kooperatifçilik gibi, Marksizmin sosyal adalet niteliğini, adıyla müsemma ‘demokratik’ yöntemle gerçekleştirmek ister. Bu yüzden de ödüncülüğe yatkın ve hazırdır. İktidar sürecinde verdiği her ödün, onu devrimci özünden adım adım uzaklaştırır, uzaklaştırmıştır. Devrimci özden yitirdiklerini, toplumun talebi doğrultusunda, onun doğurduğu yeni partiler karşılamaya çalışır.
Almanya’nın birleşmesinden sonra, Schröder hükümetlerinin ‘neoliberal’ politikaları, Oskar Lafontaine’nin öncülüğünde kopan bir grupla bugünkü Linke (Sol) Parti’yi doğurmuştur. Bu parti ‘Schröder sosyal demokrasisinin’ boş bıraktığı sosyal adalet ilkelerine sarılmıştır.
SPD, Gerhard Schröder’in başbakanlığında Yeşiller ile kurduğu koalisyon hükümetinde yedi yıl boyunca, aslında sağ partilerin yapması gereken işleri becerdi. ‘Ajenda 2010’ başlığı altında maliyeti düşürücü adımları, hep toplumun işçi, işsiz ve orta tabakasının sırtından yaptı. ‘Hartz IV’ denilen ve işsizlik parasının yerine geçen uygulama, milyonları asgari geçim tutarının altına itti. Onur kırıcı, boyun büktürücü bir uygulama oldu. Bunun bedelini son seçimlerde federal tarihin en düşük oy oranıyla ödedi. Bunun gibi, işsizliği önleme yaftası altında, ‘Bir-Euro-Job’ denilen neredeyse ‘esir işçi’ uygulamasını getirdi. Sözleşmeli ve kadrolu işçi ve iş gören yerine, ‘kiralık işçilik’ uygulamasının altında da Schröder sosyal demokrasisinin imzası var.
Son dört yılın büyük koalisyonunda da emeklilik yaşını 67 yaşa çıkaran yasa, sosyal demokrat imzasını taşır. Başbakan Angela Merkel’in Hıristiyan Demokrat Partisi de kendi adlarına sosyal demokratların üstlendiği bu emek ve emekçi karşıtı uygulamaları belli bir mesafeden keyifle izledi. Schröder sosyal demokrasisinin Yeşiller Partisi’yle yedi yıl süren koalisyon hükümetleri zamanında Alman askeri ilk kez dış ülkelere, savaş alanlarına gönderildi. ‘Barışçı’ yaftasıyla görünen bu iki parti de bu konuda inanılırlıklarını büyük ölçüde yitirdi.
Buradan CHP gerekli dersi çıkarır, umarım. Ama her şeyden önce, son dönemlerde bir modaya uyarak kendisini ‘sosyal demokrat’ diye nitelemesini anlamıyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin devrim koşullarından doğan, kuruluşu ve devrimleri taşıyan bir partinin tarihsel süreç içerisinde gerekli evrimleri yapıcı ve devrimci nitelikleriyle geçirerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin Halk Partisi olarak varlık göstermesi için, gereksiz küresellik anlayışıyla kendini sosyal demokrat diye nitelemesine gereksinimi yok bence.
Bu benzetmeyi yakıştıran bazı postmodern siyasilerin, zaman zaman ‘altı ok’tan şu ya da bu oku atmak gerek diye ahkâm kestikleri belleğimizde. Kuruluş sürecinde altı ok ne denli doğruysa, bugün de en az o denli doğru olduğu, son yaşanan krizle iyice görülmüştür sanırım. Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Avrupa ülkelerinin artık sağ partilere yanaşmakta yarıştığı sosyal demokrasisine gereksinimi yok. CHP, ‘cumhuriyetçi, devrimci, halkçı, laik, ulusal devlet partisi’ niteliklerine sıkı sıkıya sarılarak, ülkenin çok gereksinim duyduğu işlevini yerine getirmelidir.
Yüksel Pazarkaya
Son Köşe Yazıları
Alman Sosyal Demokrasisi ve CHP
Yazarın Son Yazıları
Almanya’da Gülen Hareketi
Almanya’da Gülen Hareketi
Devamını Oku
07.03.2014
Kaygan Mantık
Kaygan Mantık
Devamını Oku
07.02.2014
Yargı ve Demokrasi
Yargı ve Demokrasi
Devamını Oku
30.01.2014
Mustafa Kemal’in İhtirası
Mustafa Kemal’in İhtirası
Devamını Oku
16.01.2014
‘Führer İdeolojisi’
‘Führer İdeolojisi’
Devamını Oku
10.01.2014
Din Kisvesi
Din Kisvesi
Devamını Oku
29.12.2013
Büyük Koalisyon ve Demokrasi
Büyük Koalisyon ve Demokrasi
Devamını Oku
23.12.2013
Dershane ve PISA
Dershane ve PISA
Devamını Oku
13.12.2013
Rommel’in Ardından...
Rommel’in Ardından...
Devamını Oku
17.11.2013
Bir Zihniyetin Yargısı
Devamını Oku
11.08.2013
Son Gerçekler ve Demokrasi
Devamını Oku
19.07.2013
Aziz Nesin'i İhbar...
Devamını Oku
07.07.2013
Konuşma Sanatı
Devamını Oku
26.06.2013
Seçmenin Sağduyusu 'Solduyusu'
Devamını Oku
11.12.2012
Çöp Ye!
Devamını Oku
17.09.2012
AB Sil Baştan
Devamını Oku
01.08.2012
Bilim ve Futbol
Devamını Oku
27.06.2012
Atina'dan İleti Var
Devamını Oku
11.06.2012
Değişen AB - Değişen Türkiye
Devamını Oku
29.05.2012
Enkaz Kadınları ve Tiyatro
Devamını Oku
07.05.2012
Yazının Gücü...
Devamını Oku
09.04.2012
Antalya'da Al Yazma Anıtı
Devamını Oku
05.03.2012
Büyük Frederik Üç Yüz Yaşında
Devamını Oku
21.02.2012
Yasayla Tarih Yazmak
Devamını Oku
09.01.2012
Demokrasi Böyle Bir Şey
Devamını Oku
24.12.2011
Karaman Belediyesi'ne Övgü
Devamını Oku
30.11.2011
Anayasa ve Atom Santralı
Devamını Oku
16.07.2011
Seçim Savaşının Ardından
Devamını Oku
14.06.2011
'Benim Yerim Dolmaz'
Devamını Oku
03.05.2011
İktidarla Yazar Uyuşmaz
Devamını Oku
13.04.2011
Yeni Bir Çağ
Devamını Oku
01.04.2011
Risk Var, Risk Var!
Devamını Oku
20.03.2011
Çoğulcu Kültür
Devamını Oku
28.02.2011
Kapansın Elçilikler
Devamını Oku
03.01.2011
İslam Almanya Gündeminde
Devamını Oku
24.10.2010
Dünya Kupası ve Irkçılık...
Devamını Oku
05.08.2010
Yunanistan Mali Krizinden Ders...
Devamını Oku
01.06.2010
Demirtaş Ceyhun 75 Yaşında...
Devamını Oku
17.12.2009
Demokrasi Dersleri...
Devamını Oku
10.12.2009
Cumhuriyet Işığı ve Mağara Putları
Devamını Oku
03.11.2009