Ayla Erduran: Yıldızların yalnızlığı

Ayla Erduran: Yıldızların yalnızlığı

09.01.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Muhteşemdi. Olağanüstüydü. Çok farklıydı. İçinin ışığıyla, ateşiyle sadece sahneleri değil, dinleyicilerini de tutuştururdu. Bir volkandan farksızdı. Tüm patlamalara açık. Sonra ansızın kedi gibi munis, şefkatli, kucaklayıcı... 

Hayattaki haliyle, büyük virtüöz, usta müzisyen hali arasında bir fark yoktu. Onun çalışına egemen olan “ruh haliydi”. Onun çalışındaki duygu yoğunluğu, çok farklı bir şeydi. Hele onu canlı dinlerken onun o gücünü, dinamizmini, duruşundaki ve devinimlerindeki enerjiyi gözle de görürsünüz. Adeta elle tutulabilecek somutluktaydı. İç zenginliğini dışa vururdu. 

O ruh hali ne miydi? Tam bir özgür ruhtu! Zaman zaman içine isyan duygusunun da katıldığı özgür ruh! Sahneye çıktığı an dinleyiciyi avucunun içine alması, sahnede parlaması, ışığıyla tüm dinleyenleri büyülemesine neden o özgür ruhuydu. 

Onun Bach ve Brahms sonatlarını kayıtlardan bile dinlerken sık sık “Eğer yeryüzünde böyle bir müzik, böyle bir yorum varsa, yeryüzü o kadar kötü olamaz” düşüncesine kapılırım.

(Müzik yaşamının ayrıntılarına girmeyeceğim. Bunları kaynak kitaplarda bulursunuz. En çok, Evin İlyasoğlu’nın, “Ayla’yı Dinler misiniz?” ve Erhan Karaesmen’in “Ayla Erduran: Evrenimizi İç Işıklarıyla Aydınlatanlar” kitaplarında.) 

ÖZGÜR RUH: AYLA

Yetenekliydi. Yeteneği onu çocukluktan başlayarak farklı kıldı. O yetenek yaşıtlarıyla arkadaşlık kurmasına engel oluyor, oyun oynamasını yasaklıyor, sadece büyüklerle ilişki kurmasını sağlıyordu. O yetenek kalabalıklar içinde yalnız kalmasını önlemiyordu. 

Yeteneği onu sonsuz mutlu ediyordu. Yeteneği onu zorluyor, yoruyor, tutsak ediyordu. Yeteneğine öfkeleniyordu, kızıyordu, kinleniyordu. Yeteneğine hayrandı, yeteneğini seviyordu. Yeteneği, hayatını kâh cennete kâh cehenneme çevirebilecek güçteydi. Yeteneği onun yalnızlığıydı. Yeteneği onun çokluğuydu. 

“Annemin tüm o sertliği ve disiplinine karşın içten içe hep özgürdüm” derdi. “Müzik sayesinde”.

Hayatında hep müzik vardı. Ama hayatında annesinin ve dış dünyanın ona dayattığı ölümler, hastalıklar, karabasanlar, bağımlılıklar, yoksulluklar da vardı. Ama ne yoksulluklar!. (“Sadece patatesle doymak nedir bilir misin” demişti bir kez bana.) Ama neyse ki en ağır ortamda bile onu yaşama bağlayan kemanı vardı. Yaşamın kıyısında, hep kemanına tutunarak ayağa kalktı. 

Ayla Erduran’la ilk karşılaşmam, 1973’te İKSV’nin “Uluslararası Müzik Festivali”ndeydi. Çok serüvenli bir prova gününün sonunda o tarihi konserde Yehudi Menuhin’in üç eşsiz solistimizin (Suna Kan, Ayla Erduran ve İdil Biret) önünde yerlere dek eğilip onları alkışlamasını unutamam. Son buluşmamız ise geçen eylül ayında 90. yaşında onun evinde baş başa geçirdiğimiz saatlerdi. Arada yaşadıklarımızı “O Çılgın İnsanlar” adlı yeni kitabımda (İnkılâp Kitapları) anlatmaya çalıştım. 

YURTTAŞ AYLA 

Ayla Erduran, sadece müzik tutkusuyla değil, toplumsal adalet , hukukun üstünlüğü, sürdürülebilir gelişim ve Türkiye sevdasıyla da içli dışlıydı. 

Filiz Ali AIMA’yı (Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’ni) kurduğunda genç müzisyenlerin yetişmesine gönüllü olarak el veren ilk sanatçıların biri Ayla Erduran’dı. 

Türkiye’de yaşanan gerçeklere kurumsal ya da bireysel tepki gösterdiğimizde, hiç tereddütsüz destek verenlerden birisi yine Ayla’ydı. 

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, “sokak çocuklarını”, “umut çocukları”na dönüştürmek için konser düzenlediklerinde ilk imdada koşan da oydu. 

Fazıl Say, Ömer Hayyam’ın bir rubaisini on binlerce insanla birlikte “tweet’ledi” diye mahkeme kapılarında süründürülürken PEN Yazarlar Derneği olarak ona destek imzaları topluyorduk. İlk imzalayanlardan biri yine Ayla Erduran’dı. Osman Kavala’nın haksız yere hapiste tutulmasına karşı çıkmasını da unutamam. 

ÇILGIN AYLA 

Son buluşmamızda, kitabıma hangi “Çılgınlıklarını” yazabilirim diye sormuştum.

“Bence gençlikte, kendinden 26 yaş büyük ve dünyanın en muhteşem kemancısı David Oistrakh’a âşık olmak, yarışmalarda ona baka baka çalmak, ona baka baka çalarken ona âşık olmak, yıllar yıllar boyu onu sevmek yeterince çılgınlıktır”

“Karnımız açken, hiç paramız yokken, bir Stradivarius kemana sahip olmak çılgınlıktır.”

“Bir kez de -Bombay’daydı- müzikten nefret eden bir Hinte âşık olmak -Ama ne yapayım ki çok yakışıklıydı- çılgınlıktı. Benim eve taşındı. Gece yarısı uyanır hadi intihar edelim derdi. Sonunda, ‘Sen müziği, beni sevdiğinden daha çok seviyorsun’ dedi. Ve o yüzden ayrıldık... Böyle çılgınlıklarım oldu ama hiç kimseyi David Oistrakh’ı sevdiğim gibi sevmedim.” 

“İstanbul’da, köhne Şan Sineması’nda koca orkestra Çaykovski, ‘Patetik Senfoni’yi çalarken tavanın çökmesi, tavan arasındaki kedilerin miyavlayarak paldır kültür sahneye düşmeleri karşısında, benim kahkahalar atmam çılgınlıktır.”

“İsviçre’de minicik stüdyoma giren hırsıza acıyıp ona çay ikram etmem” ... “Çok gençken, yurtdışında bir konserden önce, bana bir kutu çikolata almazsanız, sahneye çıkmam diye tutturmam - çikolata alacak param yoktu”... “Kimi olacakları önceden hissetmem, biraz medyum tarafımın olması... Bunlar da çılgınlıktır.” 

Sevgili Ayla Erduran. Benim güzel, büyülü ve çılgın arkadaşım. İyi ki varsın. Hep var olacaksın. İyi ki hayatımıza dokundun. Artık dinlenebilirsin. İçinin aydınlığıyla yeryüzünü daha güzel kıldığın için sonsuz minnetle... 

Yazarın Son Yazıları

Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı.

Devamını Oku
07.12.2025
Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025
Tüm iyilerin Altan ağabeyi

Altan Öymen aramızdan ayrılıp sonsuzluğa göçerken bile hepimize bir ders verdi...

Devamını Oku
24.07.2025
Bodrum’da doludizgin sanat

Ah bilmez değilim. Bu başlığı okur okumaz delirdiğimi sanacaksınız...

Devamını Oku
20.07.2025
Günler geçerken...

Pınar Kür... Edebiyatımızın cesur kadınlarından biri daha sonsuzluğa göçtü.

Devamını Oku
17.07.2025