Eski yazılar 5
Özdemir İnce
Son Köşe Yazıları

Eski yazılar 5

16.06.2023 03:00
Güncellenme:
Takip Et:

Demokrasi kendine uygun olmayan bir ekolojik ortamda, düşmanlarının elinde silaha dönüşebilir. Bunun en son örneğini son iki seçimde gördük. Demek ki demokrasinin meşru olmayanı meşrulaştırmak gibi bir yeteneği var. Hürriyet Pazar’ın 13 Ekim 2002 sayısında yayımlanan yazımda demokrasinin bir başka sıkıntısını okuyacaksınız.

***

NE OLACAK BU DEMOKRASİNİN HALİ?1   

Seçmen nabzını tutmak için gittiğim Almanya’da tanıdığım bir üniversite öğretim üyesini dinliyorum. Bir Türk, bir genç kadın. Şöyle diyor:

“Günümüz demokrasilerinde sinir bozucu bir durum söz konusu: negatif oy. Bir parti iktidarı almasın diye o partiyi alt etmesi muhtemel bir partiye oy vermek. Ne var ki oy verdikleri partiden de ikna olmuş değiller. Böylece seçme hakkı, negatif seçim olarak ortaya çıkıyor insanlarda. Bu da çok rahatsız edici bir şey. Bir partiyi seçiyorsam o partinin programı için seçmeliyim, ilkeleri için seçmeliyim, temsil ettiği bir şey için seçmeliyim... Bir başka partiyi iktidara getirmemek için değil. Demokrasinin sonuna yaklaşmak olmasa bile demokrasinin sorgulanması gibi geliyor bu bana. Ben ‘negatif oy’ değil ‘Pozitif oy’ kullanmak isterdim. Onayladığım, paylaştığım bir politika için oy kullanmak isterdim. Bu ne Türkiye’de ne de Almanya’da söz konusu. Galiba bütün dünyada böyle bu.”

Şu anda Boğaziçi Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık Bölümü’nde konuk olarak ders veren, Heidelberg Üniversitesi emekli Ordinaryüs Profesörü Dr. Hans J. Vermeer, eylül başlarında Germersheim’da sohbet ederken, Alman siyasal partilerinin özelliklerini giderek yitirip birbirlerine benzemeye başladığından söz ediyordu: “Sosyal Demokratlar’ın politikalarını sosyal demokrat olarak nitelendirmek artık çok zor. Hıristiyan Demokratlar’ın Hıristiyanlıklarını da sorgulamak zorundayız. Partiler birbirlerini içeriyorlar artık. Bu da seçmeni kararsızlığa sürüklüyor.”

Birbirine benzeyen yıpranmış ve yorgun partiler arasında seçmen hangisini seçecek? Seçmenin eskisine oranla çok daha bilinçli seçici olması, duygularından çok kafasını kullanması gerekiyor.

Seçmen de yorgun. Zihinsel olmaktan çok duygusal bir yorgunluk bu. Birbirine benzeyen partiler ve politikacılar arasında “iki arada bir derede kalmış” olan duygusal seçmenin bıkkınlığı seçme eylemini olumsuz etkiliyor. Öfkeli seçmen ya tepki oyu kullanıyor ya da giderek sandıktan uzaklaşıyor. Bilinçsiz basının pohpohlamasına bakmayın, “öfkeli seçmen” demokrasi için dinamitten farksız. Artık her seçmenin kendisi için özel bir parti istediğini söylersek abartmış olmayız. Üstelik kimi “munkabız zevat” bunun bir entelektüel seçkinlik olduğunu sanıyor. Oysa tam tersine hastalıklı bir ruhsal durum: Kendi kendinin bireysel partisi olmuş... Tam anlamıyla egosantrik bir sapma.

Böyle bir seçmenin sağlıklı seçim yapmasından kuşku duyarım. Yap(a)mıyor zaten. Seçmenin mürekkep yalamışı ya sandığa gitmiyor ya da sandığa boş oy atacağını söylüyor. Ordinaryüs Profesör Hans J. Vermeer bu durumu “seçmeme özgürlüğü” olarak tanımlıyor.

Seçmenin avâmına gelince: Avanta peşinde, her seçimde parti kapısı değiştiriyor. Üstelik bu beleşci seçmen, seçim âlimleri tarafından “protestocu” sıfatıyla taçlandırılıyor.

İrdelediğim üç durum arasında, kullananı mutsuz etse de tatmin etmese de “negatif oy”u daha yararlı ve olumlu buluyorum. Türkiye gibi bir ülkede seçmeme özgürlüğünden yararlanmak sorumsuzlukla eş değerde. Bu noktada “boş oy”cu negatif özgürlüğün özgürlük olup olmadığını da tartışabiliriz. “Bu” negatif özgürlük tam anlamıyla bir zihinsel tembellik ve konformist bir züppelik. Yani oy kullanmamanın öyle övünülecek bir erdemi yok.

Bitirirken şunu da söylemeliyim: “Merkez” afyonuyla giderek birbirine benzeyen partiler ve politikacılar, egosantrizme sığınan yorgun ve mağrur seçmen, boş vaatlerle kendinden geçen genç lümpen, hep birlikte demokrasinin mezarını kazıyorlar. Türkiye, bu arada, bu “yanlış seçmen” yığışımı yüzünden Avrupa Birliği’ne giremez ve ardından yeni ve eski Türki geleneklere uyarak kendisine bir “ömür boyu başkan” seçerse ben hiç şaşırmam! (Hürriyet Pazar, 13 Ekim 2002)

***

Şimdi bir fakültede dekan olan genç kadın haklıydı. Ama Türkiye’nin son seçimleri ve seçmenleri üzerine konuşmuş olsaydı haklı olamazdı. Türkiye’de negatif seçmen zorunluydu, gelecek seçimde de zorunlu olacak.

“(Türkiye) yeni ve eski Türki geleneklere uyarak kendisine bir ‘ömür boyu başkan’ seçerse ben hiç şaşırmam.” 21 yıl önce yazdığım bu cümleyi okuyunca bağrıma bir hançer saplandı. “Şom ağızlı lanet herif” dedim kendime.

1 Özdemir İnce, 100 Pazar Yazısı, Ümit Yayınları 2004, s.51.

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ü örnek verip...

1 Ekim 2025 günkü Sözcü gazetesinin 11. sayfasında şöyle bir haber yayımlandı:

Devamını Oku
16.12.2025
Piliç değil bilinç

İnsanın kendisine sorduğu “Ben kimim” sorusu ve bir sorgulayıcının ona sorduğu “Sen kimsin” sorusu, gerçek anlamda, o kişiye varlığının adresini sormaktan başka bir şey değildir.

Devamını Oku
14.12.2025
MHP’li Semih Yalçın’a cevap

7 Aralık 2025 günü yayımlanan ve MHP’nin siyaset dağarı ile tarzını tasvir ettiğim “Vehim denen şey” başlıklı yazıma partinin genel başkan yardımcısı ve yazıda adı geçen kişinin (Semih Yalçın) tepki göstereceğini kuşkusuz tahmin ediyordum.

Devamını Oku
12.12.2025
Tek parti=Cumhuriyet

Tarih cahilleri ve tarih inkârcıları için bir kez daha okunması için dökümlü bir şekilde ve tekrar yazıyorum:

Devamını Oku
09.12.2025
Vehim denen şey

1. Gerçekte var olmayan fakat var olduğu sanılan, varmış gibi tasarlanan düşünce ve zan.

Devamını Oku
07.12.2025
Ekümeniklik mavalı

Şu kavanoz kıçlı dünyada her nesnenin, olgu ve olayın bir tanımı vardır.

Devamını Oku
05.12.2025
Kürtçe güçlendirilecekmiş...

Kürtçe güçlendirilecekmiş, hatta kalıcılaştırılacakmış.

Devamını Oku
02.12.2025
30 Kasım 2007

Gelecek yıllarda adını sık sık anmak zorunda kalacağımız Prof. Dr. Engin Arık (14 Ekim 1948) 30 Kasım 2007 günü (nedeni kuşkulu) bir uçak kazasında ekibiyle birlikte aramızdan ayrılmıştı.

Devamını Oku
30.11.2025
3 Kasım 2002’yi hatırlamak!

3 Kasım 2002 günü olanı, olanları aramızdan kaç kişi anımsamakta?

Devamını Oku
28.11.2025
Eski defterler...

Eski defterler son derece önemlidir.

Devamını Oku
25.11.2025
AKP’yi iktidara getiren seçim

1 Kasım 2002 günü “İki gün sonra 3 Kasım 2002” başlığıyla Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısında...

Devamını Oku
23.11.2025
Devri sabık yaratmak

Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. anlamında kullanılan ifadedir.

Devamını Oku
21.11.2025
Toplu iğne ve nankörlük

Basında yer alan haberlere göre, Cumhuriyetin kuruluşunun 102. yıldönümü münasebetiyle savunma sanayisindeki gelişmeleri anlatan AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, “Dünya genelinde satılan her 100 İHA’dan 65’ini biz tedarik ettik, 180 ülkeye ürün ihraç ettik. Sizleri 25 yıl geriye götürmek istiyorum, ülkemizde bir toplu iğne üretebiliyor muyduk” demiş.

Devamını Oku
18.11.2025
‘Entel-dantel Özdemir Bey’in itirazı

“Eşit anayasal vatandaşlık...

Devamını Oku
16.11.2025
Bir veda için adagio*

Değerli okurlar, bir terslik yüzünden 28 Mart 2025 günü yayımlanan bu yazıyı bir kez daha okumak zorunda bıraktığım için lütfen bağışlayın beni.

Devamını Oku
14.11.2025
Karakuşi siyaset

Kuzey Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimini ana muhalefetin adayı Tufan Erhürman’ın kazanmasının ardından, genel kanıya göre, MHP lideri Devlet Bahçeli önemli bir açıklama yaptı.

Devamını Oku
11.11.2025
İşin aslı

Kürtçülerin, Türkiye’nin demokrasi bağlamında atacağı ilk adımın “ilkokuldan üniversiteye Kürtçe anadilde öğrenim hakkının anayasada yer alması talebinin yerine getirilmesi” olduğunu biliyoruz.

Devamını Oku
09.11.2025
Bir kez daha emriniz olur!

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” süreciyle ilgili olarak düşüncelerini eleştiriyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (3)

CERN’in (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkesi) evrenin oluşumuyla ilgili olarak yapmaya başladığı deney Türkiye’yi birden bilim dünyasının göbeğine getirdi.

Devamını Oku
02.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (2)

Özdemir İnce: Uranyum bu kadar belalı bir madde, tehlikeli, radyasyon yayıyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Dreyfus A la Turca

Hüseyin Gün 4 Temmuz 2025 günü tutuklandığına göre işlem çok daha önce başlamış olmalı. Demek ki Merdan Yanardağ’ın casusluğu (!) o günden çok daha önce belli olmuş olmalı. Öyle değil mi? Gecikme operasyon icabı mı aceba? Yoksa kerrat cetvelini (çarpım tablosunu) bilmeyen kasap hali mi?

Devamını Oku
28.10.2025
Kurtarıcının adı toryum (1)

21 Ekim 2025 Salı günü yayımlanan “Toryum dedikleri şey” başlıklı yazımla “toryum” adlı ender elementle tanıştınız.

Devamını Oku
26.10.2025
Bir kez daha toryum denen mucize

Gazetelerde, kitaplarımda yayımlanmamış yazı(lar) da var zulada.

Devamını Oku
24.10.2025
Toryum dedikleri şey

Ülkemizde edebiyattan en ince bilimlere kadar tuhaf bir alışkanlık vardır.

Devamını Oku
21.10.2025
Dilini eşek arısı soksun!

Eşek arısının nasıl soktuğunu çok iyi bilirim.

Devamını Oku
19.10.2025
UYANIN

Uyanın, uyanın artık, ey yitik insanlar!

Devamını Oku
17.10.2025
Yerçekimi

Yerçekimi denen şeyi ben bulmadığım için ortak mal Vikipedi’ye başvurarak tanımını bilginize sunuyorum.

Devamını Oku
14.10.2025
Sorumluluk

Biraz önce en küçük kardeşim Bülent telefon etti.

Devamını Oku
12.10.2025
Comandante Che Guevara

Deniz kıyısına oturup da denize girmediğim, içki içtiğim günler.

Devamını Oku
10.10.2025
Sisifos olarak

Okuyacağınız yazı 6 Eylül 2020 günü gazetemizde yayımlanmış.

Devamını Oku
07.10.2025
Gündelik hayat ve kuralları

Uzun süredir, gündelik hayatın türlüsüyle, sağlık işleriyle, bilgisayarımla, internetle, telefon santralcılarıyla, sekreterlerle başım hiç de hoş değil.

Devamını Oku
05.10.2025
Yürrü kerreste müdürü

Mersin’de, çocukluğumda, o zamanlar adı Bozkurt olan caddenin üzerindeki Büyük Çıkmaz Sokak’ta (artık çıkmaz değil) otururduk.

Devamını Oku
03.10.2025
Düşman bile yapmaz

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, doğal zenginlikleri ve tarihi mirasıyla dünya çapında ilgi gören Muğla’nın, rant uğruna tehdit altında olduğunu söyledi.

Devamını Oku
30.09.2025
Müslüman birey yoktur*

Defterlerimden birine yazdığım ancak kaynağını yazmayı ihmal ettiğim alıntı şöyle...

Devamını Oku
28.09.2025
Zırva tevil götürmez (2)

Zırvalıkla ilgili ilk yazıyı 29 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet gazetemizde yayımlamıştım.

Devamını Oku
26.09.2025
RTE ne yapmak istiyor?

Basından bir haber: “Kabine toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’deki sarayında toplandı. Saat 14.30 sıralarında başlayan ve iki saat süren toplantıda, PKK’nin sembolik silah bırakma töreni ve Meclis’te komisyon kurulması çalışmalarıyla devam eden süreç, orman yangınları ve Gazze gibi başlıklar görüşüldü. Toplantının ardından konuşan Erdoğan, CHP’ye seslenerek ‘Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır’ dedi.”

Devamını Oku
23.09.2025
Emekliler ve iktidar

Televizyonların emeklilerin hal-i pür melalini tanımlayıp aktarmak için seçtikleri insanların neredeyse tamamı garip bir ruh durumu içinde.

Devamını Oku
21.09.2025
Mahşer günleri

Bu yazıyı yazmaya değerli ve genç yoldaşım Zülâl Kalkandelen’in 3 Eylül 2025 günlü Cumhuriyet’te yayımlanan “Ortadoğu kazanı fokurduyor” başlıklı yazınında yer alan Cengiz Çandar’la yapılan söyleşiden aktardığı şu bölümü okuyunca karar verdim...

Devamını Oku
19.09.2025
Din ve tarafsızlık

Hemen yazalım sonra neyin ne olduğunu açıklayalım: Teokratik yönetimde devlet başkanı genellikle bir dini liderdir.

Devamını Oku
14.09.2025
Rezillik, utanmazlık, alçaklık

31 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki “Zafer coşkusu” manşetin altında yer alan utanç verici haber şöyle...

Devamını Oku
12.09.2025