Günün gerçekleri ve yalanları arasında kendimizi siyasi haberlere öylesine kaptırıyoruz ki siz okurlarla mutlak paylaşmam gerek dediğim nice güzellikler, nice çarpıcı sanatsal ve kültürel etkinlikler, daha tek satır yazmadan bir de bakıyorum parmaklarımın arasından kayıp gidivermiş. İşte belki de bir ay önce Studio Oyuncuları’ndan izlediğim “Ölüyor mu Ne?” adlı oyun bunlardan biri.
Bir zamanlar her tiyatronun sürekli oyun sunduğu mekânlar, tiyatrolar vardı bu kentte. Şimdi kapkaç durumu, kim, nerede, hangi AVM altında mekân bulursa orada oynuyor. Takip edecekseniz, kollayacaksınız, yakalarsanız kaçırmayın, koşun görün.
ŞAHİKA TEKAND FAKTÖRÜ
Tiyatromuzun en çalışkan, en araştırmacı neferlerinden Şahiha Tekand’ın yazıp yönettiği, hareket, ses ve ışık tasarımını üstlendiği bir oyun bu. Dekor ve kostüm tasarımı Esat Tekand, müzik Nedim Zakuto’ya ait. Oyunun adı bile tuhaf: “Ölüyor mu Ne?” (Günümüzde ha öldü ha ölecek diye beklediğimiz öyle çok şey var ki belki de her zamankinden daha az tuhaf!)
Şahika Tekand, ilginç bir tiyatro insanı, kendiyle yarışan, oyunculuk ve sahneleme yöntemlerini geliştiren bir sanatçı, neredeyse 40 yıldır Studio Oyuncuları’yla bir ekol! Hem klasik hem çağdaş tiyatro dünyasını iyi biliyor. Harika göndermelerle sağlam bir kurgu yaratmış.
O bomboş sahnede “Ölüyor mu Ne?” dediği, haşa dünyalı biri değil, hele bizden hiç değil, Olympos’un ebedi ve ezeli tanrısı Zeus! Zaten bir Zeus bir de hizmetkârı,/ çöpçü, sömürülen, her işi yapan var. Bedenen ve zihnen son demlerini yaşayan Zeus ile hizmetkârın ilişkisini yazar, yönetmen müthiş ironik ele almış!
Zeus emrediyor hizmetkâr yapıyor. Kalk! Kalkıyor. Otur! Oturuyor. Eğil! Dans et! Konuş! Sus! Ve bir an gaflet içinde Zeus. Düşün! Emrini veriyor. İşte kıyamet o zaman başlıyor. O ana dek sadece Olympos dağının meseleleri korku, hırs ve arzular üzerinden iktidar, evlilik, emek, adalet, akıl, fırsat, savaş gibi kavramlar havada uçuşurken birdenbire her şey biz dünyalılara ait olmaya başlıyor. Çünkü...
DÜŞÜNEN İNSAN VE TANRI
Çünkü... Hizmetkârın dediği gibi:
“Düşünce dediğin şey bir kere geldi mi gitmez. Durduramazsın. Her adımında seninledir. Her nefes alışında seninledir. Gölgen gibi izler seni yanı başında, kurtulamazsın. Düşünme korkusu önce düşünme merakına, sonra merak düşünme hevesine, düşünme hevesi düşünme düşünme çılgınlığına sonra da her şeyimi ele geçiren tutkulu bir öfkeye dönüşür dedim sana.”
Çünkü... Tanrıları örnek alan insanlar, öldürdüler, savaştılar, zulmettiler, yeryüzünü tükettiler, doğayı yok ettiler, insanı ve insanlığı sömürdüler, kadınları kullandılar. Artık Zeus her ne kadar “Düşünme!” diye emretse de düşüneni durdurması çok zor! İmkânsız!
Ve düşünen hizmetkâr o sözcüğü fırlatıverir Zeus’un suratına. Yaptıkları onca tahribat, yıkım karşısında bir kez olsun tanrıların akıllarına getirmedikleri o sözcük: VİCDAN! Tanrıların bilmediği o kavram!
O her şeye muktedirin o zirvede kalabilmesi için tek ihtiyacı hizmetkârın deyişiyle “Sana eski gücünü bahşedecek insanlar, aptalca sana hâlâ inanan insanlar”.
Zeus hiç bu kadar güncel olmamıştı! Zeus’ta Nedim Zakuto, hizmetkâr rolünde Arda Kurşunluoğlu mükemmeller. “Düşün” komutundan sonra Arda Kurşunluoğlu’nun bir makineli tüfek gibi önümüze serdiği ülkenin (pardon) dünyamızın tüm halleri olağanüstü. Zaten tek perdelik arasız oyun o komuttan sonra adeta bir senfoniye dönüşüyor! Bu oyun kaçmaz!
BİR İKİ NOT
1) Sevgili okurlar, kendini bilmezin teki ya da okuduğunu anlamaz, ülkemize sanki Japonya’dan ışınlanmış ama televizyonlara çıkıp konuşmaktan geri kalmayan biri, bir yazı yayımlamış. Genco Erkal’dan Zülfü Livaneli’ye, Şükran Soner’den bana bir sürü ismi sıralayıp “Unutmayın bunlar ‘Yetmez ama evetçi’dir” diye ilan etmiş. Allah akıl fikir versin diyorum, polemikle beslenen adamın reklamı omasın diye adını vermiyorum.
2) Sevgili okurlar, 10. Üsküdar Kitap Günleri’nde, (Harem Etkinlik Alanı) bu cumartesi (26 Nisan) saat 16.00’da, Cumhuriyet Kitap standında olacağım. İlgilenen okurları imzaya ve sohbete beklerim.