Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hayat böyle bir şey...

14 Mayıs 2023 Pazar

Dün gece bir rüya gördüm: Rüyamda uyuyormuşum ve rüya görüyormuşum. Rüyamın içindeki rüyamda bugünkü yazımı yazmaya çalışıyorum... Ansızın sağ omzumda melek annem belirdi. “Aman yavrum bugün seçim yasakları var, dikkatli yaz” diyor.

Annemin sesini duyan tüm eş dost, anamın tüm çocukları, torunları hepsi başıma üşüşüyor, hepsi birden “Sakın yazma, aman yazma, onu yazma, bunu yazma, sağa bakma, sola bakma, şunu yapma, bunu yapma, yazma, yazma, yazma” diye tempo tutuyorlar! “Yeteeer susun!”  diye bağırmamla hepsi kaçışıyor!

Bir de bakıyorum kucağıma gökten üç elma düşmüş. Biri bana, biri bu satırları okuyana, biri de gönlünüzden kim geçiyorsa, ona...

Anadolu’da masallar hep böyle biter. Meğer kucağıma düşen üç elma, Nâzım Hikmet’in “YAŞAMAYA DAİR” başlıklı 3 şiiriymiş.            

-1-

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak yanı ağır bastığından.

-2-

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,

yani, beyaz masadan,

bir daha kalkmamak ihtimali de var.

Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini

biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,

hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,

yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz

en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,

diyelim ki, cephedeyiz.

Daha orda ilk hücumda, daha o gün

yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.

Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,

fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz

belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,

yaşımız da elliye yakın,

daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.

Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,

insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla

yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım

hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

-3-

Bu dünya soğuyacak,

yıldızların arasında bir yıldız,

hem de en ufacıklarından,

mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,

yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,

hatta bir buz yığını

yahut ölü bir bulut gibi de değil,

boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,

duyulacak mahzunluğu şimdiden.

Böylesine sevilecek bu dünya

“Yaşadım” diyebilmen için...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları