Hiçbirimiz özgür değiliz

28 Nisan 2019 Pazar

Size kalbimi bıraktığım Urfa’yı, Mardin’i, Göbeklitepe’yi yeniden yeniden anlatmak isterdim...
Sizlerle, enerjisi, yaratıcılığı, ustalığı her daim yükselen ve bu yıl boyunca sahnedeki 60. yılını, Dostlar Tiyatrosu’nun 50. yılını kutlayan; “Bir Delinin Hatıra Defteri”, “Yaşamaya Dair”,“Merhaba” oyunlarını, Türkiye’nin her köşesine (ve de yurtdışına götürerek) kutlayan “Genco Erkal Mucizesi”ni yeniden yeniden paylaşmak isterdim...
Daha neler neler anlatmak, paylaşmak isterdim... Ama imkânsız...
İmkânsız, çünkü özgür değilim.
İmkânsız, çünkü utanırım.
Çünkü yanı başınızda birileri ölürken, aileleri işkencedeyken kahkahalarla gülmek gibi bir şey olur...
Bunu yapan ne çok gazeteci, ne çok gazete var... Hiç utanmadan yapan, görmezden, duymazdan gelen...
İçimden haykırmak geliyor: Eyyy, duymadınız mı! Görmediniz mi!
Musa Kart, Güray Öz, Hakan Kara, Önder Çelik, Mustafa Kemal Güngör, Emre İper yeniden hapse girdiler.
Neden mi girdiler? Hukuki ya da hukuk dışı nedenleri sizler nasılsa bol bol dinlediniz, okudunuz.
FETÖ ile ilişkisi olduğu ileri sürülen bir tur şirketine telefon etmek... Telefonlarında olmayan ByLock uygulamasıyla suçlanmak... Açlığını bastırmak için aradığı pidecinin, evine tadilat için aradığı parkecinin FETÖ ile bağlantılı olduğunun sanılması; vb. gibi gülünç, acı, kahredici, trajik, utanç verici pespayelikleri bir yana bırakırsak...
Suçlamalarda yüzlerce kez “tweet”, yüzlerce kez “haber” sözcüğünün geçtiğini aklımızın bir köşesinde tutarsak...
Bence şu nedenlerle hapse girdiler:
Türkiye’de yaşadıkları, çalıştıkları, işlerini en iyi biçimde yapmaya çalıştıkları için.
Bu ülkede muhalif olmak “suç” oluşturduğu için...
Bu ülkede adaletin yerini “bedel ödetme” aldığı için...
Bu ülkede kadın öldürmek, hayvanları sokak ortasında katletmek, çocuklara tecavüz etmek serbest ama tweet atmak kabahatlerin en büyüğü olduğu için...
Linç etmek, toplu katliam yapmak, yumruk atmak cezasız kalabilir ama, iktidarı eleştirmek asla!
Kaba kuvvet, şiddet mubah; düşünme, sorgulama, eleştiri günah sayıldığı için...
Bu ülkede kendi suçlarını örtmenin en kolay yolu, kendi gibi düşünmeyeni suçlamak olduğu için...
Ülkemizde yargı, yasama ve yürütme bağımsız olmadığı için...
Bir tek yalan haberle, tek sahte tanıkla, insanlar suçlanabildiği için...
Bir yalan tekrarlana tekrarlana, kamuoyunun algısını değiştirebildiği için...
Hiçbir ama hiçbir uzmanlık alanı olmayan ve yetersiz herhangi birileri bilirkişi ilan edildiği ve bu bilgisiz bilirkişilerin raporları ciddiye alındığı için...
Bir zamanlar yere göğe oturtamadıkları, sofrasında ayağının dibinden ayrılamadıkları, sayesinde palazlandıkları, “Hocaefendi” diye taptıkları kişinin savcıları, hâkimleri, bir yandan “FETÖ’cülükle” suçlanırken, bir yandan da gazetecilerin davalarına baktıkları için...
Aynı sözü söyleyen kişilerden; aynı manşeti atan gazetelerden; aynı yorumu yapan yazarlardan kimilerini “suçlu”, kimilerini “kahraman” ilan eden ikiyüzlü bir sistem yürürlükte olduğu için...
Riyakârlığın ve vicdansızlığın sonu olmadığı için...
Bu ülkede iktidardakileri aslana kaplana, koça benzetmek varken, gaflet ve delalet içinde yün çilesine dolanmış kediye benzetmek gibi bir “vatan hainliği” yaptığınız için... Hapistesiniz dostlar!
Biliyorum hapistekiler sadece “bizimkiler” değil... Son sayılara göre 140’ı aşkın gazeteci ve yazar hapiste... Necati Doğru dünkü yazısında Sözcü ve Cumhuriyet davalarının, açılışları, görevlendirilen savcıları, bilirkişileri arasındaki benzerlikleri vurgulayıp, Musa’ya, Güray’a sesleniyordu: “Kandıra’da yer ayırın, geliyorum” diye!
Daha çok hapishane, daha çok hapishane yapmaları gerek ama işte İstanbul Havaalanı yüzünden hapishane inşaatları geriledi!!!
“Hapistekiler yalnız değil” demeye bile utanır olduk artık...
Bir ülkede haksız yere bir insan hapisteyse, hiçbirimiz özgür değiliz demektir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları