Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’ne doğru

02 Haziran 2022 Perşembe

Yasaklarla sarmalandığımız şu günlerde hâlâ yasaklanmayan, hâlâ direnen neyse ki birkaç güzellik var... Bunlardan biri de Uluslararası İstanbul Müzik Festivali. 50. yaşını kutlayacak olan festivalin ana teması İstanbul! Kimselerin paylaşamadığı İstanbul. Herkesin gözünün olduğu İstanbul! Kaybedenlerin kaybı hazmedemedikleri; kazananların fazla gururlandıkları İstanbul! Ne denli ihanet edilse de tutkusundan, coşkusundan bir şey yitirmeyen İstanbul. 

BİR FESTİVAL YARATMAK

Zor iştir uluslararası bir festival yaratmak ve onu sürdürmek... 

Festivaller önce düşlerde yaratılır, düşlerde “pişirilir”, düşlerde “demlendirilir”. Düşlerle gerçekler arasında engeller aşılır, yol boyunca olanaksızlıklar olanağa, olmazlar olura dönüştürülür. Kâh düşlerden ödün verilir, kâh gerçeklerin sınırları zorlanır. İşin ekonomisiyle politikası, yaratıcılığıyla uygulaması buluşturulur. 

Sonra: Birikimle, bilgiyle, emekle hazırlanmış “toprağa”, tohumlar atılır. Uluslararası ilişkilerle, bireysel ve kurumsal ilişkilerle, dünya arenasındaki araştırmalarla, evrensel ve çağdaş değerler hiyerarşisinde tutulan yerle bol bol tohum atılır. Bolca atılır ki içlerinden an az birkaçı tutsun; fırtınaya, sele, değerler erozyonuna kapılıp heba olmasın diye... Ne çok çaba, ne çok emek, ne çok sabır ve yeniden ne çok düş gücü ve yaratıcılık. Sırf emekleme döneminden sonra ayağa kalkabilsin, güvenli adımlarla ilerleyebilsin diye...

İşte İstanbul Müzik Festivali’nin, düşlerden gerçeğe dönüşmesine, tüm evrelerine tanıklık etmiş biri olarak bugün festivalin 50. yılını kutlarken artık aramızda olmayan Nejat ve Şakir Eczacıbaşı’ndan, Aydın Gün ve Mükerrem Berk’e nice insanı sevgiyle ve minnetle anıyorum. Bundan 20 yıl önce “İstanbul Müzik Festivali Bir Mucizedir” başlıklı bir yazı yazmıştım. Mucizenin özellikleri değişmedi. Sayılar ve heyecan değişti, hız değişti, seslendiği kitleler genişledi. İşte o yazımdan kimi alıntılar:

FESTİVALİMİZ MUCİZEDİR 

İstanbul kenti, kendi başına bir mucizedir. Doğanın, tarihin, coğrafyanın biçimlendirdiği bir mucize... Bu mucize kentin, dünyanın sayılı metropollerinden birine dönüşmesinde İstanbul Sanat ve Kültür Vakfı’nın (İKSV) çok önemli bir rol oynadığına inanıyorum. 

Bundan 50 yıl önce, bir avuç insanın düş kurması ve azmetmesiyle başlayan bir etkinlik gerçekleştirdi bu vakıf. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali. Sonra bu festivalden sayısız yeni festivaller üretip, onları yaşamımıza kattı. Sinema, tiyatro, caz festivaleri, İstanbul Bienali, Filmekimi, İKSV salon etkinlikleri, Venedik Bienali’nde süreklilik kazanan Türkiye Pavyonu, kültür politikaları buluşmaları ve ödüller... 

Mucizenin satır başları şöyle: Çağdaş, evrensel  kültürün, geniş bir yelpazedeki en özgün ürünlerini sunması.

 Niteliğinden asla ödün vermemesi. Farklı sanat alanlarının, farklı akımların, disiplinlerin en kaliteli örneklerini sunması.

Başka ulusların, toplumların kültür birikimi ve değerleriyle, bizim kültürümüzü aynı potada bir araya getirip, uygarlık bilincimizi geliştirmesi. 

Geçmişten damıttığı birikimi geleceğe yönelik umuda dönüştürmesi. 

Tüketici değil, üretken olması; yaratıcılığı ve yaşamı savunması. İnsanı insan yapan değerleri ve Türkiye’nin aydınlık yüzünü yüceltmesi.

Özetle, İstanbul’a damgasını vuran, bizi çoğaltan bir mucize... İyi ki varsın İstanbul Müzik Festivali!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları