Yaşasın sinema! Yaşasın kitap!

18 Ekim 2020 Pazar

Üç gün önceki yazımda “Meğer Dario Fo PKK’liymiş” dedim ya “Evet, elbet öyledir” diye ciddi ciddi birkaç ileti alınca, yo dedim, bu ülkede ironiye yer yok, kendine gel eyyy Zeynep... Adalet, deve kini güden birinin elinde oyuncak olmuş, sen de hâlâ yasaklara kulp uydurmaya çalışıyorsun! Olacak şey mi bu!     

Pazar yazısına baştan başlayalım: 

Markanın adı Atilla Dorsay 

Sinema sanatına adanmış, eleştiriye adanmış koca bir ömür onunkisi... Sadece sinema aşkı, sinema tutkusu, sinema bilgisi ve birikimi değil... Aynı zamanda kaydetme, belgeleme, sinema tarihimize not düşme azmi... Birkaç kuşak eleştirmene yol gösterme ustalığı!   

Çalışkan, ağır emekçi, tutarlı, istikrarlı, sorumluluk bilincine sahip arkadaşım Atilla Dorsay’dan söz ediyorum. Yeni kitabı “Dünyaya Açılan Sinemamız ve Yeni Bir Kuşak” (Remzi Kitabevi)... 2010-20 yılları arasındaki genç sinemacılar kuşağının filmlerin yanı sıra nice anıları, çağrışımları, anekdotları da içeren kitabın sayfaları arasında keyifli bir yolculuğa çıkmak, hem bellek tazeliyor hem de okuma keyfi veriyor.  

Her daim çağdaş, aydınlık, umut dolu bir bakış... Eleştirel düşünceye açık, sorgulayan, tartışan, yorumlayan bir üslup... Tertemiz, özenli, akıcı bir dil... Sinema sanatının ve eleştirmenliğinin öncü markasıdır o.     

Yaşasın opera 

Yine arşiv niteliğinde, geçen hafta elimden düşmeyen bir kitap Seyit Yöre’nin “Mesut İktu - Cumhuriyetin 50 Yıllık Sesi” (h2o kitap). Bariton, opera sanatçısı, öğretim üyesi, opera ve eğitim kurullarında yöneticilik yapmış Mesut İktu, tüm yaşamını müziğe, opera sanatına, gençlerin eğitimine adamış çınarlardan biri. 

Bu yıl sahnelerdeki 50. yılı mayıs ayında kutlanacaktı ki salgın yüzünden ertelenmek zorunda kalındı. Bu kitap sadece onun yaşamöyküsü değil, aynı zamanda tanıklıklar ve deneyimlerle zenginleşmiş bir yazılı ve sözlü tarih çalışması niteliğinde... Türkiye’de yaşadığımız çeşitli güncel müzik sorunlarına ilişkin görüşler düşünceler... Nitelikli müziğe, emeğe saygı duymayanlara verilmiş mücadele, karşı çıkışlar... Konservatuvar, müzik ve sahne kurumları arasında ilişkiler... Müzik tarihimize ışık tutma... 

Yurtiçi ve yurtdışı konserler, resitaller, plak kayıtları, opera temsillerinin gerisindeki o muhteşem emek, kuşkusuz  yaşamı güçlendiriyor, zenginleştiriyor...  

Yaşasın grafik sanatlar

“‘Aşk olmadan, meşk olmaz’ deyiminin sırrına varmış olan Mustafa Eren, gerçek bir yazı tasarımcısı ve âşığıdır.”  

Prof. İlhami Turan’ın grafik tasarımcısı Mustafa Eren’in çok büyük bir özenle hazırlanmış “Kaligrafik” adlı büyük forma her biri numaralanmış albüm kitabında, sanatçıyı takdimi bu sözlerle başlıyor... Sonra sayfaları çevirdikçe, geçmişle gelecek arasında, yazıyla, kaligrafi arasında, şiirle plastik sanatları arasında büyülü bir serüvene katılıyorsunuz. 

Mustafa Eren’in 1968-72’de Tatbiki Güzel Sanatlar’da başlayan ve bugüne dek süren sonsuz çaba ve çalışma yaşamı boyunca yollarımız çok kesişti. Birlikte çalışmanın tadını sürerken, onun hem yaratıcılığından hem de duyarlılığından yararlandım.  

Mustafa Eren, grafik tasarımın her alanında eser verdi. Gelenekselden, hat sanatımızın özelliklerinden esinlenerek sürekli olarak araştırdı ve yeniyi aradı. Doğu’yla Batı; İslam hat sanatıyla, Latin yazı harfleri arasında köprüler kurarak farklı bir estetik anlayış geliştirdi. Yazı ustası oldu.

Kaligrafik”in sayfalarında, Yunus Emre’den Nâzım Hikmet’e, Mevlana’dan Can Yücel’e, Leonardo da Vinci’den Picasso’ya, gönül bahçemin ustalarının sözleri, Rus ve Çin atasözleri gözlerimin önünde kanatlanıyor... Şölenden farksız bu kitap / albüm, Alternatif Yayıncılık’tan çıktı.   

Teşekkürler Atilla Dorsay, teşekkürler Mesut İktu, teşekkürler Mustafa Eren. İyi ki varsınız!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları