Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Yiğidim aslanım halkın kalbinde yatıyor’

02 Kasım 2016 Çarşamba

Köln’de Tarık Akan, Tarık aydınlığı ve Cumhuriyet sevdası

Köln Üniversitesi’nin salonu ağzına dek dolu. Sahnede Zülfü Livaneli, Genco Erkal, Ataol Behramoğlu, Rutkay Aziz, Serenad Bağcan, Uğur Bugay, Sunay Akın’ın da aralarında bulunduğu koca bir koro. Piyanosunun başında Fazıl Say... Bir yanımızda Tarık Akan’ın ışık saçan gülüşü, ışık saçan gözleri; bir yanımızda varlığımı borçlu olduğum Atamın dev posteri. Hep birlikte Zülfü’nün bestesini söylüyoruz.
Çok değil, ilk dizeden sonra salondan 1500 kişilik koro da bize katılıyor: “Yiğidim aslanım burda yatıyor”. Ben o sözleri “Yiğidim Aslanım, Tarık Akan’ım halkın kalbinde yatıyor” diye duyuyorum. Önümde uzanan karanlığın içinde tek tek ışıklar yanmaya başlıyor. “Ne bir haram yedin, ne cana kıydın” Bir ışık daha, bir ışık daha... “Hiç kimse duymadan hükümler giydin”... En ön sırada Tarık Akan’ın pırıl pırıl çocuklarını ve salonu dolduran gençleri görüyorum... Aydınlık çoğalıyor... “Ekmek kadar temiz su gibi aydın / yitirdiğimiz nice yiğidim aslanım gibi Tarık Akan’ım da halkının kalbinde yatıyor” ... Gözyaşlarıyla sevinç, hasretle umut bir arada. Salon ayağa fırlamış, sahneyle bir olmuş, Tarık Akanı aydınlığı, Cumhuriyeti, Atatürk devrimlerini, Cumhuriyet ilkelerini umudu alkışlıyoruz...

Uzun bir günün sonu
Bu anlattığım sahne, Cumhuriyet Halk Platformu (CHP) Köln Derneği ile Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği “Bir Cumhuriyet Sevdalısı: Tarık Akan” başlıklı anma gecesinin final sahnesiydi. Çoook uzun bir günün finaliydi.
(Köln uçağına binmek üzereyken aldım gazetemin yönetici ve yazarlarına yönelik baskınları, gözaltıları... O andan sonra bedenim programa uydu ama aklım ruhum, tüm benliğim, her zerrem gazetedeydi… Dur Zeynep, okur senden anma törenini paylaşmanı bekliyor. Önce gazeteciliğini yap!)
Anma töreni, geceye adını da veren Nebil Özgertürk’ün Tarık Akan belgeseliyle başladı. Gecenin sunuculuğunu da o üstlenmişti... Konukları tek tek tanıtırken sıra gazetecilere gelmişti ki, izleyicilerden biri seslendi “Cumhuriyet’ten kimse yok mu?”. Oysa Ataol ve ben, konuşmacı olduğumuz için adımızı henüz söylememişti. Bu açıklandığında kalkıp selam verdiğimde alkışı duymalıydınız. Bana değil gazeteye!

Cumhuriyet’e destek
Köln Derneği Başkanı dinamosu, gücü, çalışkan karıncası Günay Çapan açış konuşmasında bu tür etkinlikleri sürdürme vaadi verirken, Nazım Hikmet Vakfı Başkanı Rutkay Aziz, Tarık Akan’ın devrimci ruhunu vurguladı.Can arkadaşının üç kişiye sevdalı olduğunu söyledi: Mustafa Kemal, Nâzım Hikmet ve İlhan Selçuk. “Tarık Akan Cumhuriyet gazetesinin de vazgeçilmez bir neferiydi. Hayatta olsaydı biz, Cumhuriyet gazetesinin bahçesinde olacaktık. Cumhuriyet gazetesine yapılan bu talihsiz uygulamanın bir an önce ortadan kalkdırılmalı!” deyince, salon yine dalgalandı.
Tarık Akan’ın oğlu Özgür’den onun sonsuz sevgisini, Ataol Behramoğlu’ndan ona ithaf ettiği “Türkiye güzel yurdum; Türkiye, üzgün Yurdum” şiirini; Sunay Akın’dan sonu mutlak ona ve onu Taş okuluna bağlanan öyküler dinledik.
Köln Üniversitesi öğretim üyesi , Kürt dili edebiyatı; Türk dili edebiyatı, Osmanlıca hocası Hüseyin Erdem, Anadolu kültür geleneğiyle başlayıp Tarık Akan’a uzanan bir panorama çiziverdi... Konuşmalar arasına filmlerinden kısacık bölümler yerleştirilmişti.
Zülfü Livaneli zaten film müzikleriyle de sahnedeydi. Yaşar Kemal’in “Uzun oğlan”ını anlatırken “Kimi ölenler toprağa gömülür, kimi de halkın kalbine” diyerek bana bu yazının başlık ilhamını verdi.
Ben de en açık net birkaç çiçek ve renk dokunuşuyla onun kişiliğini anlatmaya çalıştım. “Yaşasaydı onun için yapılan gecede değil, Cumhuriyet’te olacaktı” dedim...

Müzik şiir ses şöleni
Gecenin bundan sonrası müzik, şiir ve ses şöleniydi. Fazıl Say piyanosuyla, Serenad Bağcan, o muhteşem sesi ve yorumuyla ; Genco Erkal her daim kendisiyle yarıştığı Nâzım Hikmet yorumlarıyla izleyicileri avuçlarına alıp uçurdular!
Serenad’ın seslendirdiği Metin Altıok’un şiiri “Düşerim” i ve sanki masal kuşuna dönüşerek yorumladığı Muhyiddin Abdal’ın “İnsan İnsan” ı... Nazım Hikmet Oratoryosundan Fazıl’ın dehası, Genco’nun ustalığıyla izlediğimiz “Masalların Masalı” ve “Yaşamaya Dair” bölümleri izledi.
“Subaşında durmuşuz çınarla ben” diye başlayıp, kedinin, dünyanın, güneşin ve ömrümüzün katıldığı bir şö'6Cendi yaşadığımız. Hepsi gittikten sonra salonda, kalbimizde kalan ise Tarık Akan’ın varlığıydı.
Gecenin sürprizi olarak sunulan final ise sizlerle yazımın başında paylaştığım sahneydi. Aydınlık, umut dolu, “gece ne kadar karanlık olsa da güneş mutlak doğar”la biten bir geceydi. Öyleyse yola ve direnmeye devam!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın tiyatro 15 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları