Karlı günler… Onat Kutlar ve Cüneyt Cebenoyan…

Karlı günler… Onat Kutlar ve Cüneyt Cebenoyan…

29.01.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Çocukken Aziz Nesin’in döne döne okuduğum kitaplarından biri de “Borçlu Olduklarımız”dı. Nesin’in bildik mizah anlayışının dışında, Kurtuluş Savaşı’ndan yaşanmış sekiz olayın anlatıldığı, yakın tarihimizden izlenimler sunan kitapta emperyalizme karşı savaşımda hayatlarını hiçe sayanların öyküsü anlatılıyordu. Bellek çağrışımlar silsilesiyle bambaşka kapılar açar insana. Bunları niye yazıyorum? Süreçte bu güzelim coğrafyada pek çok aydın, “borçlu olma” noktasından çıkıp “alacaklı” haline dönüştürüldü de ondan. Sistemli bir şekilde başlayan, dur durak bilmeden hedef göstermeyle örülü lincin kurbanları oluverdiler! Her gün yeni bir isim nasibini aldı bundan. Dahası yağan karın bembeyaz örtüsü bile bu pislikleri örtemedi. Süreçte adeta bilirkişi konumuna sürüklendik. Basit bir hedef göstermenin nasıl öldürüme dönüşeceğini deneyimledik. Bizler toprak altına gömdüğümüz onca aydının acısıyla kıvrandık her gün. Ocak ayı, Metin Göktepe, Onat Kutlar, Hrant Dink, Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy demekti. Şubat ise başlar başlamaz Abdi İpekçi’yi hatırlatıyordu. Aydın öldürümleri takvim yapraklarına değil yüreğimize yazılmıştı. Bizi hiçbir şey iyileştiremezdi. Ancak tetikçilerin ardındaki katillerin bulunması, onların adaletli bir şekilde yargılanması acımızı bir parça dindirebilirdi. Ama mümkün olamadı. Çorap söküğü gibi acıları başka acılar takip etti. 

***

Filiz Kutlar, sevdiği Onat’ı kaybedişinin öyküsünü şöyle anlatmıştı: “Dünyanın en güzel sabahında uyanmış gibiydim. Evlilik yıldönümümüzdü. Onat bana, ‘Hayatım boyunca hiç bu kadar mutlu olmadım, içimden sanki berrak bir nehir akıyor’ demişti. Akşam The Marmara Oteli’nde buluşacaktık. Saat yediyi biraz geçe uzaktan baktım kafeye. Kapkaranlıktı… Koşa koşa eve geldim. Bir baktım Onat evde de yok! Nasıl olur? Birlikte yemeğe gideceğiz. Sonra telefon mesajları. Ceketinin cebinden bana aldığı hediye çıktı!” O meşum gün Kutlar’ın hemen yan masasında öldürülen Yasemin Cebenoyan genç bir arkeologtu. Abisi Cüneyt de Onat Kutlar’la SinemaTek’te omuz omuzaydı. Cüneyt de siyasi cinayetlerde yaşamının önü kesilen aydınların ailesinin bir parçası olmuştu böylece. Onun hayatındaki tek trajedi değildi bu. Bir yaz günü yaptığı korkunç kazanın ardından daha geniş kitlelere ulaştı, annesi, babası ve evladını da çürük bir yapılanma sonucunda depremde yitirdi. Zekiydi, çevikti, gözü karaydı. İnandığı doğruları vardı. Onlar uğruna hiç başını sonunu düşünmeden dövüşürdü. İsteseydi ailesinin ona sağladığı, kendisinin de üstüne eklediği eğitimle mor binliklerin arasında yüzerdi. Hiçbirine tevessül etmedi. Onca acıya rağmen ayakta kaldı. Belki de onun ayakta duruşunu bir parça da sanat sağladı. Her yıl yeni yılda ve Onat Kutlar’ın ölüm yıldönümünde Cüneyt’le ayrı şehirlerde olsak da yan yana olduğumuzu bilirdik ve aramızda Onat Kutlar’la ilgili şunları konuşurduk: O, şairlik, denemecilik, öykücülük, sinemacılık gibi farklı disiplinlerde emek veren, aynı zamanda ürettiklerinde elini sağlam kuran bir kuşağın son temsilcilerindendi. Onlar, bugün neredeyse temel şartlardan biriymiş gibi dayatılan tek bir alanda uzmanlaşmanın tersine, birden çok alanda etki vahası yaratarak yaratıcılıklarını paylaştılar. Dahası, tek kimlikte pek çok alanda başarıya ulaşma edimini göstererek farklı disiplinlerden üretenlerin yan yana gelebileceğini göstermek, bu alışverişin verimliliğini paylaşmak istediler. Üstelik bu sorumluluk duygusunu aydınlanma bilincinin bir paydaşı olarak sunmak yine onlara düştü. Daha ağırı ise Kutlar, bu bilinci yok etmeye kararlı terörün kurbanı oldu! İhanet şebekeleri teknolojiyi de yanına alarak aklı yok etmeye, yaratma olanaklarını geri işletmeye çalışır hep! 

*** 

Onat Kutlar’ın 1 Kasım 1995’te yaptığı Aydınlar Dilekçesi savunmasında şunlar yazıyordu: “Sayın yargıç, ülkelerin ve toplumların tarihinde olağanüstü dönemler vardır. (…) İşte bu dönemlerde siyasi ve demokratik birikime sahip toplumlarda bir ses yükselir. Bu ses kendini yalnızca bir siyasi yapının üyesi değil bir birey olarak da toplumun gidişinden sorumlu sayan tek tek aydınların sesidir.

Bugün Kutlar’ın savunması ne çok şey hatırlatıyor bize. Sartre, “Önemimizi Alman işgalinde anladık” demişti. Bir yazarın ironik başkaldırısıydı bu sözler… 

Bugün aydın düşmanlığının en şiddetli hali yaşanırken her şeye rağmen bu büyük ustalara neden mi sığınıyoruz? Sait Faik,Dünyada tek namuslu insan varsa onu aramaya, bulmaya mecburuz, mahkûmuz” diye yazmıştı kitabına. Gecikmiş bir Onat Kutlar yazısı yazarken sığındığımız sözcükler başka bir iyiliği kovalıyor. İnsanın kalbine mercek tutmak istiyoruz. 

Arayışımız, bu yüzden.

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025