Amma korkuyorlar

30 Haziran 2019 Pazar

Sanatçıların Canan Kaftancıoğlu’na destek için hazırladıkları açıklama şöyle başlıyordu:
“25 yılın ardından İstanbul’un yönetimini kaybeden iktidar, dün nasıl Gezi ruhunu anlamaya yanaşmamışsa, bugün de 31 Mart ve 23 Haziran’da ortaya çıkan iradeyi analiz etmekten inatla uzak durmaktadır.
Gezi nasıl ki iktidara yönelik; ötekileştirilmeye, yok sayılmaya, hayat tarzına müdahaleye karşı özgürlük talebiyle tüm yurdu dalga dalga saran güçlü bir uyarı idiyse, 31 Mart ve 23 Haziran sonuçları da iktidarın kutuplaştırıcı söylemine karşı barışın, kardeşliğin, farklılıklara rağmen, bir olma talebinin halkta karşılık bulmasıdır.”
Evet, iktidar bu uyarıları dikkate almak yerine, 23 Haziran iradesinin örgütlenmesinde büyük emeği olan Canan Kaftancıoğlu’ndan adeta intikam almak istiyor.
Amma da korkuyorlar Canan Kaftancıoğlu’ndan...
Neden mi korkuyorlar?
GÜÇLÜ olduğu için. Harika bir örgütçü olduğu için. İnsanüstü çalışkanlığı için... Azmiyle tuttuğunu kopardığı için... Bugüne dek ona yönelttikleri suçlamaların yalan olduğunu bildikleri için... Ona takmak istedikleri maskelerin ya da etiketlerin hiçbirinin gerçek olmadığını bildikleri için...
Millete yedirmeye çalıştıkları Ekrem İmamoglu teröristtir, Canan Kaftancıoğlu teröristtir, CHP teröristtir yalanını millet yemeyince acaba şimdi ne yapacaklar diye merakla bekler olduyduk...
Sonunda buldular...
Bunca korktukları için davayı AKP’nin 31 Mart seçim yenilgisi sonrasına denk getirdiler.
Demokratik bir ülkede suç kapsamına girmeyecek, ifade özgürlüğü olarak kabul edilecek açıklamaları iddianameye sokarak bir kez daha suç tasarladılar, suç imal ettiler.

Duruşmada
Canan Kaftancıoğlu yalnız değil. 16 milyon İstanbullu bu davada onunla birlikte. Yaşadığımız 2 seçim sürecinde Canan Kaftancıoğlu 16 milyon İstanbullunun sesi soluğu ve vicdanı oldu.
Duruşmayı izleyen Nazan Moroğlu’ndan duruşmayı benim için değerlendirmesini istediğimde yanıtı şöyle oldu:
“Bu duruşmayı izlerken ‘yargının araçsallaştırılması’ örneklerinin ele alındığı toplantıda, YSK’nin sadece İBB Başkanı açısından seçimin yenilenmesi kararı hakkında yaptığım, itirazımız var dediğim konuşmayı hatırladım. YSK’nin başkan ve üç üyesinin gerekçeli karara karşı oy yazılarını okuyunca neden yurttaşların ‘hak, hukuk, adalet’ için yollara düştüğünün gerekçesini bir kez daha anlıyoruz.”
Nazan Moroğlu’nun bu sözleri ister istemez son yıllarda “yargılama” adı altında izlediğimiz nice rezilliğin tekrarlanmasını anımsatıyor bana...
Özetle önceki Ergenekon, Cumhuriyet, Sözcü, Oda TV, Selahattin Demirtaş, Gezi, gazeteci davaları gibi ahlaka, yasalara, insanlığa ve vicdana aykırı davalara bir dava daha eklenmiş oldu...
Her şeyden önce soluk alabilmemiz için hak ve hukuk yoluna dönmek kaçınılmaz.
Yeter artık... Hukuk ve yargı, siyasete araç kılındıkça düze çıkamaz ülkemiz...

Korku
Bu pazarın şiiri 1949’dan Nâzım Hikmet’ten gelsin...
“Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robeson

kartal kanatlı kanaryam
inci dişli zenci kardeşim
türkülerimizi söyletmiyorlar bize.

Korkuyorlar Robeson
şafaktan korkuyorlar,
görmekten, duymaktan, dokunmaktan korkuyorlar
yağmurda çırçıplak yıkanır gibi ağlamaktan,
sımsıkı bir ayvayı dişler gibi gülmekten korkuyorlar.
Sevmekten korkuyorlar, bizim Ferhad gibi sevmekten
(Sizin de bir Ferhad’ınız vardır, elbet Robeson, adı ne?)
tohumdan ve topraktan korkuyorlar,
akan sudan ve hatırlamaktan korkuyorlar.
ne iskonto, ne komisyon, ne vade isteyen bir dost eli
sıcak bir kuş gibi gelip konmamış ki avuçlarının içine
ümitten korkuyorlar Robeson, ümitten korkuyorlar, ümitten,
korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam
türkülerimizden korkuyorlar Robeson.”    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Nice 100 yıllara 9 Mayıs 2024
Dans hayattır 2 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları