Dünden bugüne İstanbul Festivali

09 Haziran 2022 Perşembe

Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’yle yatıp festivalle kalkıyorum şu günlerde... Başlayalı üç gün oldu ama kendimi 30 yaş gençleşmiş hissediyorum!

“Suna... İdil... Ayla...” başlıklı yazıma okurlardan aldığım göz yaşartıcı tepkilerden sonra, hepimizin kimi inceliklere, güzelliklere, ne çok, ne çok gereksinimimiz varmış! 

KONSERE DOĞRU

Önceki gün Bilkent Senfoni Orkestrası ve Fazıl Say konseri öncesinde, AKM’nin fuayesinde Aydın Büke’yle birlikte “Festivalin 50 Yılı” başlıklı sohbetimiz vardı. 1973’ten başladık günümüze kadar geldik. Menuhin, Rampal, dünya prömiyerlerinden başlayıp Pina Bauch, Robert Wilson’lara uzandık. Aya İrini, Yedi kule Zindanlarından, ortasına kimsenin gitmediği bir cami kondurulduğu için artık kullanılamayan Rumeli Hisarı’na, mekânları dolaştık... O zamanki “Festival halktan yana mı, değil mi?” tartışmalarına çok güldük! Neyse ki aşıldı bunlar!

Orada söylediğimi burada da paylaşmalıyım: İnceliklere hasretiz diyoruz ya vefa duygusu bende çok mu güçlü nedir... Festivalin 50 Yıl Gala Yemeği’nde bu festivale ömürlerini vermiş, festivalleri festival yapmış, Hülya Uçansu, Azize Tan (sinema), Dikmen Gürün, Koza, Leman Yılmaz (tiyatro), Ömür Bozkurt (sponsorluk direktörü), Nilgün Mirze, İdil Kartal (halkla ilişkiler), Zeliha Kaya (protokol) gibi emekçileri de orada görmek isterdim. Nitekim festivalin açılış konserinde de 1973’teki ilk açılışa emek vermiş Suna Kan, Ayla Erduran, İdil Biret, Ayşegül Sarıca’yı da gözlerim çok aradı. Davet edildiler de gelmediler mi? Bilemiyorum. Kimselere de sormak istemedim. 

Bundan sonraki sohbetler konserlerle ilgili olacak. Asuman Kafaoğlu Büke danışmanlığında hazırlandı. Kaçırmayın derim...

İSTANBUL SENFONİSİ 

Festival açılışını Ferit Tüzün’ün cıvıl cıvıl Nasreddin Hoca’sıyla yapmak bence harika bir düşünceydi. Günümüz ruh haline uygun eseri, Aziz Şokakimov yönetiminde Tekfen Filarmoni’den dinledik... Çaykovski’nin en ünlü en sevilen 1 no’lu piyano konçertosunu Kirill Gerstein’dan dinlemek bulutlarda uçmak gibiydi...   

İstanbul temalı İstanbul Festivali’nin ikinci akşamında çoktandır dinlemediğim Can Okan yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası’nı Fazıl Say’la birlikte dinlemek muhteşemdi. 

Gecenin en anlamlı anı: Fazıl Say, yeni bestesi “Portreler”den 2 bölümü babası değerli müzik insanı Ahmet Say ve “dünya müziğini bize getirdi” dediği festival kurucusu Nejat Eczacıbaşı için bestelediği bölümleri “Biss” niyetine ilk kez çaldı. Flütüyle Bülent Evcil katıldı. Olağanüstüydü. Gözyaşlarmı tutamadım!  Nejat Bey’in portresinin orijinal notalarını Bülent Eczacıbaşı’na armağan etti. 

Fazıl Say’ın “İstanbul Senfonisi”ni ilk kez 2010’da Almanya’nın Dortmund kentinde izlemiştim. Hakkında üç yazı yazmıştım (meraklıları Cumhuriyet arşivinde bulabilir). Sonunda saat tutmuşum Şef Howard Griffiths’in yönetiminde, WDR Köln Senfoni Orkestrası’nın seslendirdiği eser tam 16 dakika ayakta alkışlanmıştı. “Ben şimdiye dek ne yurtiçinde ne yurtdışında hiçbir klasik müzik konserinde böyle alkış duymamıştım” diye yazmışım. O gün bugün 100’ü aşkın orkestra tarafından çalındı.  

Önceki akşam AKM’deki alkışların da Almanya’dakinden kalır yanı yoktu. “İstanbul Senfonisi”nin ilk notaları, denizin dalgalarıyla başlıyor. Su sesi ney sesine dönüşüyor, sonra insan soluğuna... Yedi bölüm, yedi tablo, yedi resim, yedi öykü... “Müzikle resim yapıyor Fazıl” düşüncem hâlâ geçerli. Eserin üç solisti Burcu Karadağ (ney), Hakan Güngör (kanun), Aykut Köselerli (vurmalı çalgılar) ve orkestraya alkışlar, alkışlar, alkışlar... Teşekkürler İstanbul Müzik Festivali, teşekkürler yaratıcı insanlar, teşekkürler uygulayanlar, yorumlayanlar! İyi ki varsınız! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları