Dalga denizde olur. Karadaki kötülük dalgaları. Birinci dalga yetmedi. İkinci, üçüncü dalga yetmedi. Dördüncü, beşinci derken... Yok yetmez, milletle dalga geçer gibi tutuklamalar sürüyor. Seçimleri kaldırdık deseler rahat etseler, onu da diyemiyorlar. Amaç başta İstanbul olmak üzere kaybettikleri tüm belediyeleri çalıştırmamak.
Kötülüğün en büyük kaynağı adaletsizlik. Tamam Esila serbest. Ama içeride birçok Esila var. Boğaziçi Üniversitesi’nde ilahiyatçı Nureddin Yıldız’ı (hani 6 yaşında kız çocuk evlenebilir diyen N.Y.) protesto ettiği için hapse atılan şeker hastası Mina Pelit onlardan biri. Ve şimdi hâkimin tatilden dönmesini beklerken sınav hakkını kaybediyor, belki bursunu kaybedecek, belki hayatını kaybedecek. Zulmün sonu yok!
Ancak kararlıyım bunca zulüm ve kötülük arasında bugün sizlerle bir kitabı paylaşacağım:
OSMAN ULAGAY'DAN: TÜRKİYE
Baştan söyleyeyim: Ekonomi gazeteciliğinin ve yazarlığının ustalarından Osman Ulagay benim çocukluk arkadaşım. Üç kuşak aile dostuyuz. Kendimi bildim bileli, Osman, gerçeği arama tutkusuyla yanıp tutuşur. (Bkz: Fotoğrafta o 6, ben 4 yaşında babasının kucağına yerleşmişiz.)
Ne zamandır anılarını yazdığını biliyor ve sabırsızlıkla bekliyordum. Kitabın adı “Bir Ömrün Aynasında Türkiye’de 82 Yıl”. Doğan Kitap’tan yeni çıktı. Doğrusu böylesi bir kitap beklemiyordum. Ne de olsa ekonomi yazarı kendileri. Ve ben ekonomiden hiç ama hiç anlamam! Moskova’ya uçarken başladım ve bir çırpıda bir solukta okudum. Uçak indiğinde son sayfada Meral Tamer’le Osman’ın o çok şık fotoğrafına bakıyordum.
Genellikle anı kitaplarında rastlamadığım özellikler içeriyordu. Hemen o özellikleri sıralıyorum:
Çok içten, çok samimi. Ayakları yere basıyor. Kendiyle dalga geçebiliyor.
Ukalalık yok, ders vermek yok, bilgiçlik hiç yok.
İnce bir mizahı, yalın bir dili, geniş ve eleştirel bir bakış açısı ve ekonomik bir anlatımı var.
Değişen dünyaya ve Türkiye’nin siyasi ve ekonomik gelişimine, kendi anılarının penceresinden bakarken çok geniş bir perspektifi önümüze seriyor. Öncesiyle sonrasıyla, 80 yılın dışına da taşan bir Türkiye tarihi. Ve bütün bunlar sadece 230 sayfada.
BUGÜNLE GELECEK ARASINDA
Kitabın ilk bölümü çocukluğu. Sanayici aile. Entelektüel anne, işine ailesine düşkün baba, afacan kızkardeş. Robert Kolej. Boğaziçi Üniversitesi’ne dönüşen Robert Yüksek Okulu. Cumhuriyet kuşağının eğitime verdiği önem. İngiltere’de “master”. Tez başlığı “Kemalizm ve Ulusal Kalkınma”... Hepsine egemen olan her daim peşini bırakmayan dünyayı anlama ve anlatma tutkusu... Araya futbol, kızlar, askerlik, yaramazlıklar da giriyor. Ancak o sayfalarda, düşünce dünyasının nasıl biçimlendiğini de görüyoruz.
Sonraki bölüm gazetecilik yılları. Kâh ekonomi sayfası editörü, kâh köşe yazarı... Cumhuriyet, Sabah, Milliyet, Dünya, T24... Türkiye’de 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ... Ecevit, Demirel, Özal, Çiller, küreselleşme, Davos, AKP ve tek adam rejimi... Olaylar ve Osman’ın kitapları birbirini izliyor.
Çok derli toplu bir belgesel niteliğinde, adeta bir Türkiye rehberi bu kitap. Bugünkü duruma nasıl düştüğümüzü, elimizdeki şansı, 2000’li yıllarda nasıl kaybettiğimizi ekonomik çöküşe hangi yanlışlarla geldiğimizi ortaya seriyor.
Son sözü Osman Ulagay’a bırakıyorum:
“Bu kitap, sadece tanık olduklarımın bir kaydı değil, aynı zamanda geleceğe dair bir uyarı ve çağrı niteliği taşıyor. Türkiye’nin geleceği, gerçeği savunan, adalete inanan ve toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket eden bireylerin omuzlarında yükselecek. Umarım bu anılar, hem bugünü anlamakta hem de gerçeği inşa etmekte küçük de olsa bir katkı sağlar”.
Sevgili arkadaşımı kutluyorum ve geleceğe dair uyarı ve çağrısına dikkatlerinizi çekiyorum.