Kendi ayağına kurşun sıkmak!

Kendi ayağına kurşun sıkmak!

26.07.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Nerelerden nerelere geldik... Önceki gün İstanbul sokaklarını, metro tünellerini Allahüekber nidalarıyla inletip Ayasofya’ya koşanları izlerken sizlerin aklından neler geçiyordu bilmiyorum... Benim aklımdan ve yüreğimden geçenler ise özetle anayasal düzenle ilgiliydi:

Cumhuriyete “parantez” diyenler, Atatürk’e küfredenler, Cumhuriyet ilkelerini zulüm diye niteleyenler bu kadar mı zavallı? Bunca korkak mı? Bunca tarihsel bilinçten yoksun mu? Gerçekten İstanbul’un yeni fethedildiğine mi inanıyor??? Bunca cahil mi?

Bence değiller. Sokakları dolduranları bir yana bırakalım, Meclis’te ya da medyada Ayasofya’nın müzelikten çıkarılıp camiye dönüştürülmesini alkışlayanlar, Erdoğan’ın bu kararının bir zamanlama, bir strateji, kendi tabanına işaret, siyasal bir karar olduğunu bilmez mi? “Cambaza bak” meselesi olduğunu?

Bal gibi bilir! Daha bir yıl önce “Ayasofya’yı camiye çevirmenin faturası çok ağırdır. Ayasofya ibadete açılsın diyenler dünyayı tanımıyor, ben bir siyasi lider olarak bu oyuna gelemem” diyordu...

Bir yılda ne değişti sorusuna yanıtı, AKP’nin oy kaybında bulabilirsiniz.

Ancak önceki günkü o görüntüler bence, AKP’nin kendi ayağına kurşun sıkmasından başka bir şey değildir. Türkiye’yi radikal İslamın, siyasal İslamın kucağına atmaktır. Şeriat düzenini kışkırtmaktır. AKP’yi çoğulculuktan, kitle partisi olmaktan uzaklaştırmaktır.

Anıtkabir’e yasak

Aynı gün, 24 Temmuz, rastlantıya bakın ki Lozan Antlaşması’nın yıldönümü. Ve yine rastlantı, o gün Anıtkabir’e gitmek yasaklandı. Neden? Salgın nedeniyle dezenfekte edilecekmiş! Yuh olsun bu kararı alanlara, Lozan’ı kutlamayı yasaklayanlara!!! Asıl bu kararı alanların, Ata’ya saygı sunmayı engelleyenlerin kafasını dezenfekte etmek gerek!

İstanbul Borosu, 24 Temmuz’daki bütün bu “rastlantıları” sorguya açtı. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanı’nı açıklamaya davet etti. Çünkü Diyanet Başkanı, cuma namazını kıldırırken bir de lanet okumuştu. Oysa Diyanet’in var olma nedeni toplumun bütünleşmesini sağlamaktır, ayrıştırmak değil. Baronun açıklamasında, “Diyanet Başkanı’nın sarf ettiği bu tümceler, acilen ‘düzeltilmeli’ ve kastedilenin Mustafa Kemal Atatürk olmadığı açıklanmalıdır. Diyanet İşleri Başkanı, bu sözlerin dayanağını, Ayasofya ile ilgili davada Danıştay kararından almakta ise bu kararın usul ve esas açısından hukuksal temellerden yoksun olduğunu da bilmelidir. Bu karar, yargının içinde bulunduğu konum ve durumla ilgili olup konjonktürel niteliklidir” deniyor. 24 Temmuz günü yaşadıklarımızı ben şöyle özetleyebilirim: Bir kez daha siyasal İslamla Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerini karşı karşıya getirmek, birbirine düşürmek çabası!!!

Ey hükümet! Ey AKP! Ey MHP! Koltuklarınıza sarılabilmek için bula bula bir tek bu çareniz mi kaldı!!!

Anayasal düzeni ortadan kaldırmak

Osman Kavala 1000 gündür hapiste. Dün çevrimiçi basın toplantısına katıldım.

Neredeyse 3 yıl önce iki “suçtan” 1) Anayasal düzeni zorla ortadan kaldırmak ve 2) T.C. Hükümeti’nin görevini yapamaz hale getirmek gerekçeleriyle gözaltına alınıp tutuklanmıştı. İddianame, tutuklanmasından 15 ay sonra açıklandı. 2 yıl sonra ilk gerekçe geri çekildi. 2020 Şubatı’nda bütün suçlamalardan beraat ve tahliye kararı çıktı... Cezaevinden çıktığı gece yeniden tutuklandı. Bu kez “casusluk”la suçlanıyordu. Tam 2.5 yıl sonra “casusluk” ortaya atıldı. Ama hangi devletin casusu, hangi belge, hangi bilgi, orası belli değil... 4 kez tutuklanmanın üçü tahliye, biri beraat ve o, hâlâ içeride!

Özetin özeti budur... Ha bir de şu var: Hangi savcı, yargıç olumlu bir karar verecek olsa şak, bu davadan alınıyor!

Yargıyı, medyayı ele geçirdikten sonra hükümet şimdi de sosyal medyayı sonlandırıyor!

İşte böyle... Evet, birileri “anayasal düzeni ortadan kaldırma çabası içinde”...

Sizce kim?

Yazarın Son Yazıları

Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı

Korkunç yoğun bir trafikte iki saat gitmeyi ve iki saat de dönmeyi göze alırsanız orada bulunduğunuz sürece müthiş keyiflenir ve “Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı” diye haykırabilirsiniz.

Devamını Oku
18.12.2025
Işığı hiç sönmeyecek

O, Nermin Abadan Unat. Neden mi ona minnet borcumuz var?

Devamını Oku
14.12.2025
Roman gibi

Sabiha Sertel (1895-1968) ve Zekeriya Sertel (1890-1980). Osmanlı’nın sonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında duygu ve düşünce dünyamıza sonsuz katkılarda bulunmuş bu iki önemli ismi bu ülkede yaşayan herkesin, hele hele gazeteciliği meslek edinmiş her insanın çok yakından bilmesi gerekir.

Devamını Oku
11.12.2025
Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı.

Devamını Oku
07.12.2025
Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025