Livaneli ile hayata sevdalanmak

Livaneli ile hayata sevdalanmak

11.08.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

‘Ey Özgürlük’ şarkısını söylemeyeceğimiz günlerin özlemiyle...

Çok kısa bir Bodrum yolculuğunda rastlantı sonucu Zülfü Livaneli’yle karşılaşınca, kendimi antik tiyatronun taşlarında otururken buldum. Elbet, önceki İstanbul, İzmir, Bodrum’daki “Sevdalım Hayat” konserlerine ilişkin çok şey okumuş ve duymuştum. Hatta konserler başlamadan tasarı halindeyken de konuşmuştuk...
Zülfü Livaneli 1970’lerden bu yana kuşaktan kuşağa geçen şarkılarını söylemiyor; anlatıcı rolünü üstleniyordu. Bence de, şarkıların öykülerini ondan dinlemek, nasıl bestelenip hangi düşünce ve duygularla ortaya çıktılarını yaratıcısından dinlemek artı bir değerdi. Üstelik Rengim Gökmen gibi usta bir şefin yönetiminde Livaneli Filarmoni Orkestrası ve farklı solistler tarafından yorumlanacaktı.

Bodrum salon hak ediyor
5 Ağustos akşamı Bodrum Antik Tiyatro yine ağzına dek doluyu. Şef Rengim Gökmen, orkestra ve üç solist Teyfik Rodos, Zeynep Halvaşi ve Görkem Ezgi yerlerini aldılar... Ve daha ilk andan deli bir rüzgârla boğuşmaya başladılar.
Rengim Gökmen haklı olarak ilk anda teşhisi koydu: “Bodrum nicedir doğru dürüst bir konser salonunu hak ediyordu!” (Bodrum’da festival düzenleyenlere ve tüm yetkililere duyurulur.)
Zülfü Livaneli’nin ilk saptaması ise yeryüzünün tüm fırtınalarını bastıracak bir alkış aldı: “Eğer bugün bu orkestra, bu solistler varsa, bu müziği çalanlar varsa bu Mustafa Kemal Atatürk sayesindedir...”
O andan sonra ne rüzgâr, ne başka hiçbir güç o şarkılarla beş bin kişi arasındaki ilişkiyi koparamazdı.
O andan sonra beş bin kişilik koro bütün o şarkıları bir ağızdan söyleyecekti. Hatta Zülfü bile “anlatıcı” rolünü aksatmadan şarkılara katılacaktı.
O andan sonra orkestra, solistler, Rengim ve Zülfü’nün birbirleriyle ve dinleyiciyle kopmayan ilişkisi görülecek bir şeydi.

Tarihte yolculuk
Size burada o çok iyi bildiğimiz, bir ağızdan söylediğimiz şarkıları ya da öykülerini anlatmayacağım elbet. Ancak şunu söyleyebilirim:
Şarkıların öykülerini dinlerken bir yandan da sanki Türkiye’nin politik-toplumsal tarihinin içinden geçtik. Yaşar Kemal’den Abidin Dino’ya, Nâzım Hikmet’ten Uğur Mumcu’ya daha niceleriyle birlikte...
Fondaki dev perdede o öyküleri destekleyen görsel malzemeler bu yolculuğa eşlik ediyordu. Bence görsel malzemelerin kimi başarılı, kimi başarısız kullanılmıştı.
Hiç unutmayacağım en komik an bir film sahnesiydi: Başrollerde Cüneyt Arkın ve Hülya Koçyiğit, “Leylim ley” türküsüyle göbek havası oynuyor!

Gecenin sürprizleri
Gecenin en anlamlı anlarından biri “Ey Özgürlük” şarkısının Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve Cumhuriyet gazetesinin hapisteki yazar, çizer ve çalışanları için yorumlanmasıydı. (Hapistekiler, sevgili Musa, sevgili Güray, 5 bin kişilik koro size söyledi. Duydunuz mu!!! Zaten bu yazının üst başlığını da Zülfü’nün konuşmasından aldım.)
Gecenin bir başka sürprizi Ali İnsan’dı. Kısa bir süre önce sosyal medyayı sallayan, “Güneş Topla Benim İçin” şarkısını kemanıyla çalan ve yanık sesiyle söyleyen Ali İnsan, Almanya’da yaşayan Malatyalı bir genç. 13-14 yaşında. Geçen yıl Mozart Ödülü kazanmıştı. Livaneli’nin davetlisi olarak gelip konsere katıldı. Harika bir performans çıkardı. O mu yoksa biz mi daha heyecanlıydık bilemedim.
“Ali’ler oldukça , Kaz Dağları da, Munzur da, Salda da kurtulur” diyecekti Zülfü. Bana da bir sürpriz yaptı: Daha konserin en başlarında “Burada dostlar arasındayız, ama aramızda biri var ki, onun adını vermem gerek” diye başladı... “En zor günlerimde destek verdi... Sadece bana mı, Genco Erkal’dan Fazıl Say’a...” diye devam etti... Birçok isim saydı saydı... Sonunda “Sadece sanatçıyı değil, hep nitelikli sanatı kolladı, destekledi... Lütfen ayağa kalk!” diye bitirmez mi!
A, a, benim adımı söylüyor. Kulaklarıma kadar kızarırken, baktım bana kalk diye işaret ediyor. Ve kendimi sağa sola selam verirken buldum.
İşte sevgili okurlar, bir “Sevdalım Hayat” konseri böyle geçti. Bundan sonrakileri sakın kaçırmayın.
Hepinize, kimselerin kurban edilmeyeceği, iyi bir bayram diliyorum.  

Yazarın Son Yazıları

Hayal kurmaktan vazgeçmeyin...

Sahnede bir adam var.

Devamını Oku
21.12.2025
Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı

Korkunç yoğun bir trafikte iki saat gitmeyi ve iki saat de dönmeyi göze alırsanız orada bulunduğunuz sürece müthiş keyiflenir ve “Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı” diye haykırabilirsiniz.

Devamını Oku
18.12.2025
Işığı hiç sönmeyecek

O, Nermin Abadan Unat. Neden mi ona minnet borcumuz var?

Devamını Oku
14.12.2025
Roman gibi

Sabiha Sertel (1895-1968) ve Zekeriya Sertel (1890-1980). Osmanlı’nın sonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında duygu ve düşünce dünyamıza sonsuz katkılarda bulunmuş bu iki önemli ismi bu ülkede yaşayan herkesin, hele hele gazeteciliği meslek edinmiş her insanın çok yakından bilmesi gerekir.

Devamını Oku
11.12.2025
Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı.

Devamını Oku
07.12.2025
Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025