‘Özgürlük Yürüyüşü’ ve Gezi...

‘Özgürlük Yürüyüşü’ ve Gezi...

08.02.2015 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Önceki akşam
“Selma: Özgürlük
Yürüyüşü” filmini izlerken gözyaşlarıma egemen olmaya çalışıyordum. Gözyaşlarımın nedeni filmde olup bitenler değildi. Ruhumdaki fırtınaydı!
“Selma”, bir yer adı... Alabama Nehri kıyısında bir kent. Tarihte oynadığı rolle, “Selma”, bir yer, bir kent adı olmaktan çıktı, direnişin adı oldu. Martin Luther King önderliğinde, siyahilerin eşit yurttaşlık hakkı için mücadelelerinin adı oldu.... Selma’dan yola çıkan eylemcilerin protesto yürüyüşleri, siyahilerin oy kullanma hakkını almalarında müthiş bir kıvılcım olacaktı.
“Selma, Özgürlük Yürüyüşü” şu anda sinemalarda. Önceki gün bu sayfalarda Aslı Selçuk, kadın yönetmen Ava Du Vernay’ın filmini ayrıntılarıyla yazdı. Tekrarlamayacağım. (Kadın yönetmen diye vurgulamamı bağışlayın: Filmde duygu sömürüsünden uzak, müthiş bir kadın duyarlılığı ve inceliği var.Özellikle ikili ilişkilerde!)

Ne kadar tanıdık!
Gözlerim beyazperdede “Selma: Özgürlük Yürüyüşü” filmini izlerken ... Kulaklarıma Türkiye’nin çok farklı yerlerinden gelen “Her yer Taksim / Her yer direniş” sloganı doluyor...
Ne kadar tanıdık sahneler...
Selma’daki ilk yürüyüş... Sessiz, vakur, iki avuç insan... Yaşlısı, çoluk çocuğu, genci, kadını, erkeği... Tam köprünün ortasına geldiklerinde öyle bir orantısız polis gücü, öyle bir vahşi saldırı... Kadın, yaşlı, çocuk demeden, kalkıp inen coplar, sopalar, balta sapları... Yakalanana vurulan tekmeler... Kafaları duvarlara, yere çalmalar... Kaçanlara arkadan yetişip saldırmalar... Gözü dönmüş polisin ara sokaklarda, kahvelerde, restoranlarda insan avı... Avladıklarını öldüresiye dövmeler...
Ne kadar tanıdık sahneler!
Gözüm beyazperdede, aklımda ve yüreğimde Gezi Parkı’nda ağaçlar kesilmesin diye çadırlarını kuran gençler...
Selma’da polisler kasklarını taktılar! İşte maskelerini indiriyorlar! Evet, artık ezbere biliyorum: Ardından biber gazı gelecek! Ve ortalık o kimyasal silahla kaplanıyor. Artık göz gözü görmüyor!.. Kaçanlar, kovalayanlar hepsi zehir bulutunun içinde! Ama saldıranlar korunmuş, kaçanlar korunaksız.
Ne kadar tanıdık sahneler: Geçen yıl ülkemde 7 kişi öldü biber gazından, 500’ü aşkın insan da yaralandı aynı silahtan...
Selma’daki en pasifist yürüyüşe vahşet dolu polis saldırısını televizyondan görenler Martin Luther King’in çağrısına da uyarak, beyazı, siyahisi Selma’ya akmaya başlar... (Amerikan polis yetkilileri bizdeki gibi yolları kesmeyi, ulaşım araçlarını kaldırmayı, köprüleri kapamayı akıl edememiş!)
İlk yürüyüşte polisler siyahi bir genci öldürdü. Adı Jimmie’ydi... İkinci yürüyüşte, Boston’dan Selma’ya dayanışma için gelen bir beyaz genci, polisin işbirlikçisi beyazlar linç etti...
Tanrım ne kadar tanıdık sahneler!
Ethem Sarısülük, Berkin Elvan, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Mehmet Ayvalıtaş...

Yaralar kapan mıyor
Yaralar kapanmıyor... Adalet yerini bulmadıkça kapanmayacak...
Selma’da ateşlenen kıvılcım; siyahilerin eşitlik mücadelesinde, yolu aydınlatacaktı.
Selma’daki yürüyüşte polise saldırı emrini veren, o vahşete neden olan yetkililer, şiddeti uygulayan polisler adalet önünde hesap verecek, cezalandırılacaktı.
Ya bizde? Biliyorsunuz işte... Bizde ödüllendirilir, alkışlanır, terfi ettirilir, daha yüksek, daha yüksek, daha yüksek mevkilere getirilir...
Bütün bunlar ortaçağda olmadı. Selma 1965’teydi. Gezi 2013’te...
1965’ten 50 yıl sonra ABD’nin başında siyahi bir başkan var...
Bizde? Bizde Gezi devam ediyor hâlâ...
 

Yazarın Son Yazıları

Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı

Korkunç yoğun bir trafikte iki saat gitmeyi ve iki saat de dönmeyi göze alırsanız orada bulunduğunuz sürece müthiş keyiflenir ve “Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı” diye haykırabilirsiniz.

Devamını Oku
18.12.2025
Işığı hiç sönmeyecek

O, Nermin Abadan Unat. Neden mi ona minnet borcumuz var?

Devamını Oku
14.12.2025
Roman gibi

Sabiha Sertel (1895-1968) ve Zekeriya Sertel (1890-1980). Osmanlı’nın sonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında duygu ve düşünce dünyamıza sonsuz katkılarda bulunmuş bu iki önemli ismi bu ülkede yaşayan herkesin, hele hele gazeteciliği meslek edinmiş her insanın çok yakından bilmesi gerekir.

Devamını Oku
11.12.2025
Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı.

Devamını Oku
07.12.2025
Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025