Sınırlar ayırır, kitaplar buluşturur

29 Eylül 2022 Perşembe

Göz kamaştırıcı, sırma oymalar, kristal avizelerle bezenmiş devasa bir kubbenin altında kocaman bir sahne... Bu göz kamaştırıcı sahne, Avrupa’nın en eski kurumlarından biri, İskandinavya’nın en eski üniversitesi (1477) Uppsala Üniversitesi’nin ana binasında. Özenle korunmuş, şaşalı görkemli bir yapı... Dışarıda ise ormanlar, bahçeler, nehir, kanal, sonbahar güzelliğini vurgulayan renklerle, bir doğa harikası... Keşke bu güzellikler ortasında dünyanın her yerinden gelmiş delegeler sadece edebiyattan konuşabilsek; edebiyatın sınır tanımayan, farkındalık yaratan, dünyayı daha güzel, insanı daha iyi yapan özelliklerini yüceltebilsek... Ah nerede!!!

Sahnenin ortasında boş bir iskemle. İskemlenin üzerinde karakalemle çizilmiş bir portre: Salman Rüşdi’nin portresi... O portre sık sık değişiyor, başkalarının portreleri boş iskemlelere oturtuluyor... Saatler, günler, aylar, yıllar geçiyor ve aramızda olması gerekenler ya hapiste ya hücrede ya da tehdit ve baskı altında olduklarından bir türlü sahnede yerlerini alamıyorlar. Ve bizlere düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü için mücadele etmekten başka bir seçenek bırakmıyor. 

Anladınız işte: Uluslararası PEN Yazarlar Derneği’nin kongresindeyim. PEN Türkiye’den, ikinci başkanımız Halil İbrahim Özcan, yeni üyemiz Seyfettin Araç ve başkan olarak ben, Türkiye’den üç delegeyiz. Ama bana kongrede üç değil, daha çokuz gibi geliyor. (170 bin nüfuslu Uppsala’nın sanki yarısı öğrenci, geri kalanın da çoğu Türk ve Kürt. Ya da bana öyle geldi!)

SESİ KISILANLAR 

Hem üniversitede hem Uppsala Sarayı’nda devam eden kongrede (Ne şaştınız, burada saraylar yöneticinin değil, halkın, sanatın ve edebiyatın) yok yok, Malmö’de bir yayınevi sadece dünyanın her yerindeki yasak kitapları yayımlıyor. 

Birkaç yerde o kocaman afiş: Üzerinde dev harflerle “12 SUSTURULMUŞ SES” yazıyor. 12 değerli insanın fotoğrafları, kimlikleri ve gördükleri zulümle afişe ediliyor. Birincisi: Osman Kavala (Türkiye), sonra sırasıyla İran, Rusya, Çin, Suudi Arabistan, Myanmar, Nikaragua, tekrar Çin, Eritre, Belarus, Küba ve Ruanda’da hapsedilmiş aydınlar, sanatçılar. Ancak her isim ele alındığında o ülkede tüm haksız yere hapiste olanlar da anılıyor. 

Bir başka köşede masa başında uzayan kuyruklar.  Masada bu yukarıda saydığım ülkelerin başkanlarına, baş imamlarına, baş yöneticilerine yazılmış mektuplar... Millet mektupları imzalamak için kuyrukta...

Bunlar dışında İran’da yaşanmakta olanlar, Rusya-Ukrayna savaşı, Myanmar’da diktatörlük ve yeryüzünde sözcüklere ve gerçeklere vurulmak istenen prangalar her toplantıda ilk ele alınan konular arasında. 

BURHAN SÖNMEZ FAKTÖRÜ

PEN Türkiye’nin olduğu gibi, İngiliz PEN’i ve Kürt PEN’in de üyesi olan Burhan Sönmez, Uluslararası PEN başkanlığını üstlendiğinden beri her yerde birbirinden güzel konuşmalar yapmakta. Bunların biri önceki gündü. “Sınırlar Ayırır, Kitaplar Buluşturur” başlıklı konuşmasında Alman Yahudi felsefeci, Benjamin örneğini verdi: Ya sınırı geçecekti ya da... Benjamin ikinci olasılığı seçti intihar etti.

82 yıl önce Avrupa’da Fransa-İspanya sınırındaydı. Sönmez şöyle bağladı: 

Yakınlık, uzaklık, bin yıl önce ya da dün hiç farketmezdi. Yeryüzünde nerede olursa olsun, ne zaman olursa olsun acı varsa hepimizindir ve her zaman içimizdedir... Öyleyse... Yaşasın edebiyat! Yaşasın kitaplar! Yaşasın susturulamayan sesler!

(Köşenin sınırları bitti. Bu yazıda size atmosferi vermeye çalıştım. Bir sonrakinde alınan kararlarla sürdüreceğim.) 

Not: Sevgili arkadaşım çok değerli ressam Komet... Değeri, sadece sanatındaki ustalığından değil, zekâsıyla, düş gücüyle, mizah duygusuyla, efendiliğiyle muzip kişiliğini birleştirmedeki hüneriyle var ettiği kişiliğindeydi de. Nur içinde uyusun. Tüm sevenlerine sabırlar diliyorum...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bodrum bitmez... 3 Ekim 2024
Tiyatro ve öteki 15 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları